Tanıtım

3.8K 172 136
                                    

 ''Meriç, emin misin?''

 Arkadaşının kısık sesli sorusuyla sigarasını son bir defa içine çekip bakışlarını bar tezgahında oyun oynarcasına çalışan kıvırcık saçlı betaya çevirdi Meriç. Dudaklarından dumanı ağır ağır dışarı bırakırkense önce yüzünü, ardından zayıf bedenini hiç acele etmeden süzdü.

 Avını süzdü.

 Yayılarak oturduğu sandalyedeki duruşunu düzelttikten sonra sürüsünün bakışları altında başını olumlu anlamda sallayıp elindeki izmariti, yarısını içtiği kokteyline bıraktı. ''Eminim Saruhan'' diye sürüsünün alfasını kendinden emin bir şekilde cevaplasa bile gözlerini durmadan sırıtan betadan ayırmıyordu.

 Sadece on ay önce, sürülerinden biri her yerinde makas darbeleriyle öylece bir ara sokakta bulunmuştu. Kendi sebep olduğu bir olay yüzünden suçsuz arkadaşının hala hastanede olması vicdan azabı kısmını atlatmış direkt intikama odaklanmasını sağlamıştı.

 Ailevi sebeplerden dolayı Cenk isimli bir alfanın arabasına zarar vermişti ancak sonuç olarak kendileriyle alakaları olmayan, sadece alfalardan oluşan bir sürünün saldırısına uğramışlardı. Herkes büyük hasarlarla atlatmış olsa da bu, stres duvarı olduklarını göstermiyordu. Durduk yere hiç kimsenin eğlencesi olamazlardı. 

 Ve şimdi oturdukları barın da o sürüye ait olduğunu biliyorlardı. Meriç'in de sürüsü çoğunlukla alfalardan oluşuyordu ancak kendilerine saldıranlarla aralarındaki fiziksel güç farkını görmüştü. Ve onlara daha büyük hasarlar vermeye karar vermişti. Üstelik tesadüfen öğrendiği bilgiye göre de sanıldığının aksine sürülerinde bir beta vardı: Şimdi müşterilere sırıtarak kokteyllerini hazırlayan kıvırcık saçlı genç. 

 Bir sürüde güç farkı gözetmeksizin herkes çok değerlidir. Ve o sürüye zarar vermek için zincirin en zayıf halkasını paramparça etmek varken diğerleriyle uğraşmak kesinlikle vakit ve enerji kaybıdır. Meriç, böyle düşünürken şimdi sadece kafasında kurduğu intikam planını tekrar ediyordu. Ne yapıp edip hiçbir şeyden habersiz sırıtan betayı pençeleri arasına alacak ve tam anlamıyla paramparça edecekti.

 ''Bugün tek çalışıyor'' derken ayaklandı. Çılgınca dans eden kalabalığı süzdü ardından. ''Diğer köpekler kızışma dönemlerinde... Ha! Bi' sarışın olan var ama muhtemelen çoktan uçmuştur kafası. Dikkat çekmemeye çalışın'' dedikten sonra başını omzunun üzerinden geri çevirerek sürüsüne pis pis sırıttı. ''Uslu durun. Ben de bir eniştenizle tanışayım'' diye herkesin de gülmesini sağladı. Ardından masanın üzerinde duran telefonunu cebine atıp kalabalığa doğru ilerledi.

 ''Sonra beraber yeriz.''

...

 Önündeki bardağı döke döke doldururken neşeyle kıkırdıyordu Polen. Bir bardak diğerinden daha pembe görünürken yanlış yapıp yapmadığını kısa bir süre düşündü. Ancak müziğin sesi o kadar yüksekti ki müşterilerin dediğini anlayamamıştı zaten. Başını hafifçe eğip gözlerini bardakla aynı hizaya getirdi. Bir de bu şekilde renkli sıvıyı süzdükten sonra müziğin patlama noktasına gelip mekanın ışıklarının da değişmesiyle daha büyük bir kahkaha attı. Işıklar değişince içeceğin de rengi değişmişti ve kesinlikle çok güzel görünüyordu.

 ''İyi eğlenceler!'' diye avaz avaz bağırırken iki bardağı müşterilerin önüne fırlatırcasına attı. Neredeyse çıplak sayılabilecek iki genç ise önlerine itilen bardakları yarı görür bir vaziyette alırken aynı şekilde kahkahalar eşliğinde dans ede ede tezgahtan ayrıldılar.

 Polen yanlış anlaşılmayla omuz silkip tezgahın altına bıraktığı sigarasını alıp anında dudakları arasına yerleştirdi. İçeceklere iyi eğlenceler dilemişti oysaki.

DELİ BAL - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin