26. Bölüm: Oyunbozan

702 92 140
                                    

İyi okumalar!

...

Kestirip atma beni, başından savma,

Tükenip gitmem için bırakma burada.

Bir zamanlar onurlu ve nazik bir adamdım

Şimdiyse senin soğuk kucaklayışında unutulup gidiyorum

Bu yüzden lütfen, beni yavaşça hayal kırıklığına uğratmanın bir yolunu bulabilir misin?

...

Son dikişi de attıktan sonra yaranın kapatılması için kendini geri çekti beta. Bir trafik kazasında göğsüne cam parçaları saplanan bir genç için acil servise inmişti. Tek başına müdahale ettiği ilk vaka değildi belki ama bu seferki oldukça ciddiydi. Belli etmese de yanında Cenk olmadığı için paniklemişti Polen ama bir yandan acil servise koşarken bir yandan da Cenk Öğretmenini aramış ve yapabileceğine dair özgüveni yerine gelmişti.

Ellerindeki eldivenleri bir hemşirenin çıkartmasına izin verirken gözleri hala baygın gencin üzerindeydi. Yarası kapatıldıktan sonra maskesini de çıkartıp dikkatle nabız ve solunumunu kontrol etti. Dudaklarında bir gülümseme oluşurken ''Geçmiş olsun!'' diye neşeyle, yüksek bir sesle tüm doktor ve hemşireleri tebrik etti.

Paniklemiş ve ciddi görünen ekibin yüzünde Polen'in neşesiyle gülümsemeler oluşmuştu hemen. Tekrar kıkırdadı Polen. ''Selda Hemşire, odası hazırlanana kadar burada bekleyin lütfen. Ben de bir saat sonra kontrole geleceğim!''

Herkesin onaylamasıyla tekrar gülümseyip sekerek duvardaki lavabolara ilerledi Polen. Bir ıslıkla musluğu açıp özenle ellerini yıkamaya başladı. Dayanamayıp heyecanla hemen kendi kendine kıkırdadı. ''Başardım!''

Musluğu kapatıp bir kağıt havluyla ellerini kurulamaya başladı. Geceyi Atlasların evinde geçirmişti ve yeğeniyle tekrar neşesi yerine gelmişti. Kağıt havluyu çöpe atıp ilaç kokularının hakim olduğu serviste yürümeye başladı. Mümkün olduğu kadar dinlenmeye çalışıyordu ve yine gülümsemesini yüzünden eksik etmiyordu. Ama yine de içindeki eksiklikten kurtulamıyordu.

Meriç iki gündür hastaneye gelmiyordu ve sebebini bilmediği için de her geçen saniye, sarıldığı aşkı kolları arasından kayıp gidecekmiş gibi hissediyordu. Acaba gerçekten de tek aşık olan taraf kendisi miydi diye düşünmeden edemiyordu. Belki de Meriç, oyunun bitmesini hiç istemiyordu ve eline uzaklaşmak için bir fırsat geçmiş, bu fırsatı da değerlendirmişti.

Sedyelerdeki hastaları süzerken seslice iç çekti. Bugün yapacak işi de kalmamıştı. Belki çocuk hastaların yanına uğrayıp onlara resimler çizerek nasıl kendilerine dikkat edeceklerini anlatabilirdi. Tekrar seslice bir iç çekti. Aklında çocuklarla ilgili dönüp duran senaryolar, kendini yine rahatsız etmeye başlamıştı.

Meriç'in yanında olmak istiyordu. Ne yaptığını çok merak ediyordu. Meriç'in ruh eşiyle hiçbir bağının olmamasını istiyordu.

Attığı adımı havadayken durdurup hemen daha küçük bir adım attı. Neredeyse zemindeki kareleri çevreleyen çizgiye basacaktı. Keşke şimdiki oyunda da böyle müdahale şansı olsaydı. Uzaktan da olsa Meriç'in nasıl olduğuna bakabilmek ama tam olarak kavuşamadan geri çekilmek istiyordu.

''Pardon!''

Polen duyduğu sesle adımını durdurdu. Gözleriyle hemen hızlıca etrafı kontrol etti. İçine naneli bir şekerin ferahlığı yayılırken hafifçe gülümsedi. Kendine seslenilmemişti belki ama Meriç hastaneye gelmişti.

DELİ BAL - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin