49. Bölüm: Aldım, Verdim, Ben Seni Yendim - 2. Kısım

557 48 190
                                    

İyi okumalar!

...

 ''Şimdi diplerin göründüğü kadar kötü olmadığını öğreniyorum,

 Yaralanmış olabilirim, öldüğümü düşünebilirsin

 Ama şimdi fark ediyorum ki;

 Keder, sadece elimden gelenin en iyisini ortaya çıkartıyor.

...

 Üç saniye içinde olanları herkesin elinde su balonu var ve aynı anda yere atıyorlar gibi görmüştü Polen. İçeriye girenlerle tüm masa aynı anda ayaklanmış, sürüsü tehlikeyi gördükleri için Balın görmesin diye hemen Rüzgar'ın önüne koşmuştu; onların su balonlarında onlara bile tuhaf gelen su bulunuyordu. Çenesine yediği yumrukla arkasındaki masanın cam parçaları arasında, üzerindeki bedene şaşkın-öfke karışımı bir duyguyla bakan Balamir'in balonu ise patladığı an her yere ateş yayılmıştı sanki; çünkü bunu beklemediği belli oluyordu, Balamir hoşlanmadığı durumlara herkesin hoşlanmayacağı tepkiler verirdi, yani şu an olabilecek en tehlikeli hallerinden birindeydi. Üzerine çıkmış, kıpkırmızı gözleriyle lacivertlere bakan Saruhan'ınki ise tamamen kan doluydu. Ondan beklemeyeceği bir öfkeyle, öldürecekmiş gibi saldırıyordu Balamir'e. Onun arkasından giren sürüsü ise sanki tehlikeden korumak için Meriç'i hemen aralarına almıştı. Onlarınki içi boş, patladığı an yüzünü ekşitmesine sebep olan sesi çıkartan balonlardı. Ne diye alfasını yanından almışlardı ki sanki?

 Polen ise oturduğu sandalyede öylece kalakalmış, herkesin farklı farklı performanslar sergilediği bir sirki izler gibi boş gözlerle etrafı izliyordu. Bir eliyle arkasındaki masadan destek alıp masaya oturdu, bacaklarını boşlukta sallamaya başladı. Gözlerini burnunun ucuna getirip Saruhan'ın ilk attığı yumrukla Balamir'in yüzünden oraya sıçrayan kanı süzdü. Salladığı bacaklarını durdurdu, kanı parmağına sürdükten sonra tam tersi yönde bacaklarını tekrar sallamaya başladı. Kuruyan dudaklarına parmağını bastırıp kanla nemlendirdikten sonra kısık bir ıslık çalmaya başladı. 

 ''Kardeşim bi' dur, ne oluyor?'' diye Saruhan'ı omzundan tutup kendine çevirdi Levent ancak Saruhan ''Sen karışma!'' diye bağırıp sertçe omzundan itince gerileyip kaşlarını çattı, aynı şekilde omuzlarından ittirdi alfayı. ''Sen kimsin lan! Nereyi basıyorsun sabah sa-''

 ''Asıl siz kimsiniz?!'' diye kükrercesine karşılık verip yerde uzanan Balamir'in yüzüne bir tekme attıktan sonra Levent'in üzerine yürüdü Saruhan. ''Neyin intikamını alıyorsunuz umrumda değil! Ama sürümden birine bile bir daha-''

 ''Lan ne intikamı, hasta mısın oğlum?!'' diye sinirle araya girip aynı şekilde Saruhan'ın üzerine yürüdü Levent. Çenesiyle yerde kanlar içinde yatan alfayı işaret etti. ''Bu itin bizimle ilgisi yok-''

 ''İlgisi yoksa siktir git-'' 

 ''Bak, kardeşim,'' diye sabrının son kırıntılarıyla araya girip bu sefer ittirmek yerine Saruhan'ın dağılan gömleğinin yakasını düzetmeye başladı Levent. Sesini alçaltıp ''Sana sinirini çıkartma demiyorum. Hatta müsaade et, iki saniye ben de çıkartayım, yemin ederim çok doluyum zaten. Ama burada değil,'' dedikten sonra gözlerini ayırmadan başıyla arkasını işaret etti. ''Yeğenimizi korkutacaksın, zaten zor görüyoruz, bir daha hayatta göstermezler... adım gibi eminim,'' dedikten sonra bu sefer sinirle, Balamir'i işaret etti. ''Bu it onu bile hesaplamıştır.''

 Saruhan kaşlarını biraz daha çatıp Levent'in işaret ettiği yere bakınca afalladı. Sürü, sanki burada arkadaşları öldürülmüyormuş gibi umursamazca kendilerine gülüp parmaklarını tutan bir bebekle konuşuyorlardı. Bebeği kucağında tutan gencin gergin, yeşil gözleri dışında o kısımdan hiçbiri kendine bakmıyordu bile. 

DELİ BAL - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin