10. Bölüm: Tehlike: Aşk Uyarısı

802 105 75
                                    

 Keyifli okumalar!

...

 Neden...

 Benden ilginç olduğum için mi korkuyorsun?

 Kafam karıştı, söylediğin şeyler yüzünden...

 Neden bu kadar belirsizsin?

 ...

 Uzun süredir aynı yerde asılı kaldığı için bacaklarındaki baskı canını yakmaya başlamıştı betanın. Merdiven korkuluklarına bacaklarını sıkıştırmış, bar tezgahının üzerine doğru ters bir şekilde sallanıyordu Polen. Arkadaşlarının öfkeli tartışmalarının, aceleci tavırlarının içinde hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor, gözlerini diktiği telefonuna gelen yeni iş tekliflerini kıkırdayarak reddediyordu.

 ''Yettin be sabahtan beri! Tavrını siktirtme amına koyayım!'' Ediz önündeki bar taburesini ittirirken kırmızı saçlı alfaya bağırdı tekrar.

 Mekanda yankılanan sesle bakışlarını telefonundan çekip arkadaşlarını süzdü Polen. Her zamanki halleri olduğunu görünce umursamadan işine döndü. Bugün tatil günüydü ama diğerlerinin işleri yoğun olduğu için barla ilgilenecekti. 

 Bir iş teklifini de gökkuşağı emojileriyle reddedip tekrar kıkırdadı. Konuşmasının güzel geçeceğini biliyordu zaten ama gelecek tepkilerin bu kadar güzel olmasını beklemiyordu. Bir eliyle kızaran yanağını kaşıyıp gülümsedi. Mutlu olmuştu.

 Dizlerinin altındaki yanma hissiyle iç çekip ''Atakan!'' diye bağırdı Polen.

 Bar tezgahında oturup sırıtarak arkadaşlarının kavgasını izleyen alfa duyduğu sesle hemen bakışlarını betaya çevirdi. ''Geldim'' diye gülümserken tezgahın üzerinde ayağa kalkıp Polen'i dikkatlice omuzlarına aldı. 

 Atakan tekrar otururken omzundan kalkmamaya karar verip alfanın yanındaki yarısı içilmiş kahve bardağına uzandı. Soğumaya başlayan içecekten bir yudum alıp telefonu cebine yerleştirdi. Çenesini alfanın saçları arasına yaslarken seslice iç çekti. İçinde bir huzursuzluk vardı ve kesinlikle orada olmaması gerekiyordu.

 Hesaplarına göre 4-1 öndeydi ve daha aklındakileri tam olarak gerçekleştirememişti. Kazanacağının da farkındaydı ama bunu düşünüyor olmak bile canını sıkıyordu. Çünkü başlangıçta tamamen umursamaz tavrıyla hareket etse de şimdi zamanının çoğu alfayı düşünmekle geçiyordu. Böyle olması Meriç'in de amacına ulaşmaya başladığını mı gösteriyordu acaba? 

 ''İkinizi de sikeceğim şimdi!'' diye önündeki defterleri ittirip oturduğu yerden sinirle ayaklandı Levent. ''Gidin sokakta dalaşın!''

 ''Sınav kağıtlarımı kaybetti orospu çocuğu!'' diye hemen çıkıştı Efe. 

 Atakan bir kahkaha atarken üç vahşi hayvanın bakışlarıyla karşılaşıp hemen teslim olurcasına kollarını kaldırdı. Ancak omzuna kurulu gençten alışkın olduğu kıkırtıyı duyamayınca anlamayarak kaşlarını çattı. Tam da bu noktada kendisiyle dalga geçmesi gerekiyordu. 

 Bir ıslıkla seslenirken omuzlarını oynatıp betanın dikkatini çekmeye çalıştı. Ancak Polen'in aklı bambaşka yerdeydi ve bu durum paniklemesine sebep oluyordu. Hemen çenesini yaslandığı yerden kaldırıp parmaklarını alfanın saçları arasına geçirdi. Siyah tutamları sertçe kavrayıp başını geriye doğru yatırdı.

 ''Lan!'' Atakan şaşkınlıkla bağırırken gözlerini sonuna kadar açtı. 

 Polen alfanın sarıya çalan gözlerini süzüp hafifçe yüzüne doğru yaklaştı. Ardından memnun olmamış gibi saçlarını serbest bırakıp ''Meriç'in gözleri daha güzel'' diye ağlamaklı bir sesle mırıldandı.

 Dört alfa da dünya durmuşçasına yaptıkları işlerden uzaklaşırken şaşkınca betaya döndüler. Kuyruğuna sinirlenip saldırıya geçen köpekler gibi anında bar tezgahına atlayıp betayı süzdüler.

 ''Ne Meriç'i amına koyayım!'' diye hayretle konuşan Atakan'a ''Polen ne oluyor?'' diye destek oldu Levent. 

 Polen arkadaşlarını teker teker süzüp dikkatle Atakan'ın omzundan inerek yanına oturdu. ''Benim kafam karıştı'' diye yardım istercesine belki de en yanlış kişilerle konuşmaya başladı. ''Ben neden Meriç'i düşünüyorum? Bir de düşünürken huzursuz oluyorum. Böyle olmasını istemiyorum. Bir şey yapmam lazım.''

 Efe ve Levent huzursuzca gözlerini kıssalar da Ediz ve Atakan rahatça nefeslerini verdiler. ''Kolay oğlum o iş!'' derken hemen elini kıvırcıkların arasına daldırdı Ediz. ''Çok bile sabrettik biz bu ite. Ben birazdan okula geçeceğim zaten. Hastane yolumun üzerinde, geçerken hallederim şerefsizi.''

 ''Aynen kardeşim cesedi de getirirsin içini doldurup duvara asarız'' diye alayla karşılık verdi Atakan. 

 ''Durun lan'' diye hemen araya girdi Levent. Sanki verdikleri fikri ciddi ciddi değerlendiriyormuş gibi bakan Polen'e döndü. ''Polen, oyun oynamayı sen istemedin mi?'' diye kendini zorlayıp lider olarak konuşmasını yapmaya başladı. ''Bu kadar büyütmene gerek yok. Canını sıkmak için de olsa onu düşünüyorsun zaten uzun süredir. Bunun altından farklı şeyler arama. Peşindeki belayı düşünüyorsun yani... Ama sıkma lan canını! O itin de istediği bu zaten. Düşün gitsin sadece altında bir anlam aramana gerek yok.''

 ''Ben etkilendim'' diye başını sallayarak alfasını destekledi Atakan. ''İyi konuştun lan aferin!''

 Polen alt dudağındaki piercingle oynarken Levent'in dediklerini anlamaya çalıştı. Haklı olabilirdi. Sonuçta oyun oynadıkları için düşünüyordu alfayı. Bir de kendini neredeyse öldürecekti ve intikam almak için de düşünüyordu. Altından başka anlam çıkartmasına gerek yoktu. Ama başka bir şey vardı işte...

 Bazen isteye isteye düşünüyordu alfayı ve bunu yapmak istemiyordu. Dün geceki sempozyumda sahnedeki bakışmaları dışında karşılaşmamıştı alfayla. Ama gece boyu aklındaydı çünkü nasıl biri olduğunu çözememiş olmak canını sıkmıştı. Birde normalde hiç kimseyi umursamamasına rağmen diğerleri gibi kendini küçük görmesi kalbini kırmıştı. Ama neden kırıyordu ki? 

 ''Takma kafana'' diye hemen yanağından bir makas aldı Efe de. ''Hepimiz yeni düzenimize alışmaya çalışıyoruz. Önceden hemen alırdık canını. Şimdi kendimizi frenlemeye çalışıyoruz ya zorlanman çok normal.''

 ''Aynen oğlum!'' diye hemen betanın sırtını sıvazladı Ediz. ''Bana bak lan! Günde kaç kişiyle omuz omuza çarpışıyorum bir bilsen... Ama hepsi yaşıyor şu an. Önceden böyle mi olurdu be! Benim bile canım sıkılıyor. Sen de uzun zamandır hiç kimsenin kanını akıtmıyorsun. Canın sıkılır tabii.''

 ''O yüzden mi ki?'' diye heyecanla Atakan'a dönüp sordu Polen. İçinde aşk olmayan her düşünceyi kabul edebilirdi. 

 ''O yüzden o yüzden!'' derken hemen betanın yanaklarını parmakları arasına sıkıştırıp çekiştirdi Atakan. ''Yüreğimize indireceksin oğlum! Bu kaçıncı oldu? Gülmeyen Polen nereden çıktı? Söylerken bile inanasım gelmiyor.''

 Polen hemen kıkırdayıp alfanın bileklerini kavradı. ''Ben hala öndeyim o zaman!'' diye rahatça karşılık verdi. Şimdi daha rahat hissediyordu. 

 ''Öndesin tabii'' diye gülümseyerek onayladı Levent. Ardından duvardaki saati kontrol edip boğazını temizledi. ''Biz çıkacağız şimdi ama idare edebilirsin değil mi? İyisin, sorun yok?''

 Polen hemen kıkırdayıp başını iki yana salladı. Anlaşıldığını bilse de buklelerinin gözleri önünde salınması hoşuna gittiği için biraz daha sallamaya devam etti. ''Gidin siz, iyiyim ben. Hem etrafı dağıtıyorsunuz. Sizinle uğraşamam. Bu gece on yedi farklı grubun partisi olacak. Çok eğleneceğim!''

 Dört alfa da senkronize şekilde onayladıktan sonra hareketlendiler. ''Ara bir şey olursa'' diye çantasını omzuna asarken seslendi Atakan. Aklı partideydi ama Toprak'a konser hazırlıkları için yardım etmesi gerekiyordu. 

 ''Aramam'' diye karşılık verip başının hareketini düzeltti Polen. Tekrar sinsice gülerken cebinden telefonuna uzandı. ''Sevgilimi arayacağım şimdi, beraber eğleniriz!''

...

 Okuduğunuz için teşekkürler!

 Sevgiyle kalın!

DELİ BAL - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin