27. Bölüm: Ah, Benim Tatlı Eziyetim

723 93 144
                                    

 İyi okumalar!

...

 Sadece dürüst olabilir miyiz?

 Bunlar olması gereken şeyler.

 Eğer benim bir tanem ve tek gerçek aşkım olabileceğini düşünüyorsan,

 Beni seveceğine söz vermen gerekiyor.

...

  Dişleri arasındaki çikolatayı ısırıp derin bir iç çekti alfa. Dili üzerindeki karameli hissedince, elini uzatıp isteksizce çikolatayı kavradı ve yanındaki komidine bıraktı. Bir süre, odasının tavanını bomboş izledikten sonra seslice oflayıp başını da hafifçe yana çevirdi. Yastığın ucundaki, hala açılmayan kalın dosyalara sabitledi gözlerini. Yapması gereken tek şey açıp tek bir cümleyi okumaktı ama bu, dünyanın en zor işiymiş gibi geliyordu.

 Sargılı ellerinden birini uzatıp dokundurmadan dosyanın kalın kapağı üzerinde gezdirdi. Aklına koşuşturan çocuklar gelince o tanıdık ürperti tekrar vücudundan gelip geçti. Bu görüntü sadece iki saniye zihninde duruyordu. Daha sonra iki kadının gülüşlerini hatırlıyor ve midesi en baştan kasılıyordu. Yutkunup elini yorganın üzerine bıraktı. Yine kusmak istemiyordu.

 Kapıdan gelen tıklamayla hemen gözlerini devirdi Meriç. Arkasındaki kapıya dönmeden ''Sargılar olduğu yerde duruyor'' diye seslendi bıkkınlıkla. ''Gelmenize gerek yok.''

 Kapı gürültüyle açılırken bir tepki vermeye fırsatı olmadan kafasına yumuşak yastıklardan birini yedi. ''İstersem her saniye gelip de hepsini en baştan sararım!'' diye çıkışan tanıdık sesle istemsizce gülümsedi. Duru gelmişti.

 Başındaki yastığı kavrayıp sesin geldiği yöne attı Meriç. ''Sen öğretmen değil misin ayrıca?'' derken kıpırdanıp arkadaşına döndü. ''Gidip çocuklarla oynasana kızım. Çocuklar ailelerinden ayrılıp senin yanına geliyorlar, sen onları yüzüstü-''

 ''Of Meriç! İşten geliyorum ayrıca, saat dokuz oldu. Perdeleri bir açsan havanın da karardığını fark ederdin...'' Duru bıkkınlıkla pes ederken kucağına atılan yastığı da yanındaki koltuğa bıraktı. Yanlış anlaşılmamak adına hızlıca arkadaşını süzüp boğazını temizledi. ''İşe gitmemişsin bugün...''

 ''Çok bile çalıştım'' derken kollarını kaldırıp gerindi Meriç. ''Biraz bensizliğin zorluğunu çekip işlerini öğrensinler. Ben her zaman yanlarında olmayacağım, değil mi?''

 Duru hafifçe kaşlarını çatıp sırıtan alfayı süzdü. Daha dün sabah ölü gibi görünüyordu. Bir anda toparlanmış olması imkansızdı. Ancak gecenin bir vakti 'Polen'le konuştum!' diye kendine attığı mesajı hatırlarken iç çekti. Gülümsemesinin sebebi belliydi işte. 

 Gözleri Meriç'in yatağındaki dosyaya kayınca duraksayıp ''Kaysana'' diye mırıldandı. Meriç de hemen yana kayınca üzerindeki ceketi çıkartıp arkadaşının yanına uzandı Duru. ''İş öğrensin dediğin kişi baban, farkındasındır umarım...''

 ''Detaylara çok da gerek yok'' diye omuz silkti Meriç. Duru da herhangi bir şey söylemeyince uzunca bir süre, öylece uzandılar. Aralarındaki çaresizlik, bariz bir şekilde görünüyordu; Meriç hala kendi içindekilerle savaşıyor, Duru ise arkadaşına nasıl yardım edeceğini bilmiyordu.

DELİ BAL - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin