38. Bölüm: Önüm, Arkam, Sağım, Solum...

655 78 191
                                    

 Selam!

 Umarım hepiniz çok iyisinizdir. O kadar çok özledik ki...

 Bölüm şarkımız ''Stereo Hearts'' için @Nptnnn'e teşekkürler!

 Keyifli okumalar!

...

 Beni çalan son kız beni biraz kırıp bıraktı

 Eskiden öyleydim ama bunu atlattım; çünkü aşka nefret duymayı aştım.

 Şimdi beni bırakmaman için dua ediyorum

 Aşkın öldüğünü sanırdım ama sen fikrimi değiştiriyorsun...

...

  Bir elinde tuttuğu telefonu sıkı sıkı kavrarken belli belirsiz gülümseyen dudaklarının kenarını dişliyordu alfa. Diğer eli de düzensiz bir ritimde titreyen dizinin üzerindeyken gözleri, yarım saattir önünde beklediği, kaçmak için çaba sarf etmesine rağmen şimdi ayrılamadığı evin kapalı olan kapısındaydı. İçinde o kadar farklı bir heyecan vardı ki, içi içine sığmamak deyimini tam anlamıyla yaşıyordu; burdan bir an önce kaçıp gitmek isteyen, saati umursamadan kapıyı açmak isteyen, korkan, endişelenen, çığlık atmak ya da gülmek isteyen tüm duyguları ve düşünceleri oradan oraya koşuşturuyordu. Ama korkanın sarılmak, endişelenin bakmak, gülmek isteyenin öpmek istediği gibi; kaçıp gitmek isteyenin de aklında sadece betası vardı.

 Yanağına temas eden sıcaklıkla düşüncelerinden sıyrılıp irkilirken bakışlarını da aniden kapıdan çekti Meriç. Refleksle başını yanına çevirdiğinde ise karşılaştığı Anıl'ın gülümsemesiyle gözlerini devirip derin bir nefes aldı. Saat yediden beri sürüsüyle beraber, kapının önünde bekliyordu. ''Sevgilimle randevuya çıkıyorum'' diye evden çıkınca hepsi bir anda peşine takılmıştı. Aslında takılmamışlardı ama bu cümlenin ardından bir anda ayaklanacaklar gibi olunca Meriç ne düşündüklerini tahmin etmişti. İçten içe hala bu duruma üzülse de arkadaşlarının aslında kendisi için endişelendiklerinden böyle yaptıklarını biliyordu ve amaçları gururunu zedelemek değildi.

 Evet, önceden de değildi belki ama hisleri, aklının önüne geçince doğru veya yanlışın bir anlamı olmuyordu. Şimdi bile, o hisler tamamen geri çekilmiş değillerdi ama arkadaşlarının halini gördükçe de onlara karşı bir mahcubiyet hissediyordu. Bu sebeple de onlar susmak üzereyken gelmelerini kendisi istemişti. Zaten betası da sekizden önce evden asla çıkmazdı, beklerken canı sıkılabilirdi.

 ''Meriç, ben çok sıkıldım,'' diye kapıları açık olan arabanın içinden homurdandı Emre. Kehribarları kahvelerden kendi üzerine çekince ortamdaki gerginlik de yumuşamış oldu.

 Meriç, önce Anıl'ın elinden kahvesini aldı, hemen ardından ise Emre'ye sırıttı. ''Emreciğim, ya siz gidince içerideki vahşi kurtlar beni parçalamaya kalkışırsa? Hiç homurdanma. Ayrıca en tecrübelimiz de sensin, bir saat beklemişsin de ne olmuş yani? Biraz anlayış göster,'' derken cümlesinin sonuna doğru sesini kıstı. Sahi, Emre Polen'le kendisinden önce tanışmıştı.

 Çağıl kısa bir kahkahayla araya girip hemen bir kolunu, yanındaki Emre'nin omzuna attı. ''Aman Meriç Bey Enişte! İki- üç alfayla baş edemeyecek misin?'' 

 Meriç'in yanakları duyduğu hitapla kızarmaya başlarken bir eli de ensesine gitmeye yeltendi ama hemen yanındaki Duru hemen kolunu arkadaşının omzuna atıp buna engel oldu. Kızıl saçlı kadın, alfayı sıkıca sarıp yanağına da gülerek bir öpücük kondurdu. 

 Meriç hemen boğazını temizleyip bir eliyle Duru'nun belini kavrayarak sarılışına karşılık verdi. Sabahtan beri sürüdeki iki sarışın alfadan üstü kapalı şekilde tehdit mesajları alıyordu ve hepsi de Meriç Bey Enişte diye sonlanıyordu. Kendi sürüsü de birkaç tanesini gördüğü için takılıyorlardı. Tehdit kısmı ise pek de önemli değildi çünkü esas amaçlarının, saat sekizi hatırlatmak olduğu ortadaydı. Kelimelerle oynamasını pek de bilmedikleri görülüyordu.

DELİ BAL - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin