Yaşadığımız saldırıları ve sahte de olsa işlerin deşifre olmasını eve dönüş yolunda uzun uzun düşündüm. Saldırılar artık haddinden fazla şiddetlenmişti. Nedenini anlamadıkça saçmalıyorduk ve ortaya saçma sapan teoriler atıyorduk.
Daireme doğru giderken dikiz aynasına takılmıştı gözüm. Arkamda üç araç ne tarafa gidersem oraya geliyordu. Beni takip ettikleri barizdi. Biri sağıma diğeri ise soluma geçti. Manevra yapmamı engellemeye çalışıyorlardı. Kısa bir uğraştan sonra küçük bir hamleyle belimden çıkarttığım silah ile araçlardan birinin lastiğine hedef aldım. Ateş etmemle aracın ani fren sebebiyle takla atması bir oldu. Diğer iki araçtan yüzlerini seçemediğim iki kişi camdan ellerinde silahlarla çıkarak ates etmeye başladılar. Durumu püskürtmeye çalışırken aracın kurşun geçirmez olduğunu hatırlamamla durdum. Boşa telaş yapmama gerek yoktu. Cengiz olacakları önceden kestirmiş olsa gerek araçlarımızı kurşun geçirmez yaptırmıştı. Gülümsedim ve sesli bir şekilde
"Canım Cengiz!" Dedim.Trafiğin yoğunlaşmasıyla aracıma ateş açan kişiler yön değiştirerek uzaklaştı. Aracımı hızlı bir şekilde otoparka çektim. Daha önceden haberleştiğim Barlas ve Ekin arabamı o halde görünce hızlıca ve telaşlı bir şekilde yanıma geldiler. Yaralanmış olabileceğimi düşünmüşlerdi. Araçtan indim
"Nolmuş oğlum bu arabaya, sen nasılsın var mı bir şeyin?" diye sordu Barlas. Ekin aracı boydan boya inceledikten sonra
"Nasıl yani senin aracın kurşun geçirmez mi?"
O sırada elimde tuttuğum silahla Ekin ve Barlas'ın araçlarına tek el ateş ettim. Delinmek yerine sadece ufak bir oyuk oluştuğunu görünce şaşırmışlardı.
"Gördüğünüz gibi aslında hepimizin aracı kurşun geçirmez." Deyip silahımı belime geri koydum. Asansöre doğru hızlı adımlarla giderken önümüzü kesen iki araç ve araçtan inen 10'dan fazla kişi ile fazla ilerleyememiştik.
"Bu iş artık çok can sıkmaya başladı." dedim.
"Ben bir daha dayak yemem o kadar eğitimi boşuna almadım." Diyen Ekin kollarını kıvırıyordu.
"Inanamıyorum ama seninle aynı fikirdeyim, bu dayak olayı planın en boktan yeriydi." Dedi Barlas.
Her yerde birbirlerini kışkırtabiliyorlardı. Bu durumda bile..
"Beyler şu an çok daha önemli bir işimiz var. Hemen yukarıya çıkmamız lazım bu işi en çabuk yoldan bitirelim." Dedikten sonra kavgayı başlatacak ilan ilk yumruğu atmıştım. Bizi gafil avladıkları zamanla bu zamanın bir olacağını düşünmüş olmalıydılar. Ancak şu ne yaomamız gerektiğini iyi biliyorduk. Onları yeneceğimizi de.Uzunca bir sürtüşmenin ardından son adamı da yere seren Barlas'la birlikte hepsi etkisiz hale getirilmişlerdi. Yerde bir sürü gibi yatan siyah koyunlar... Belliydi. Derin bir nefes alıp Sara'yı aradım. Biz asansöre ilerlerken Sara bu leşleri toplamaları için ekip yollamıştı bile. Her biri tek tek sorgulanacaktı.
Asansöre bindikten sonra Barlas ve Ekin soru yağmuruna tutmuşlardı beni. Onlara her şeyi anlatacağımı söyleyip kısa bir bilgi alışverişinden sonra her birimiz ayrı katlara inerek ekibi tek bir dairede toplama kararı aldık, benim dairemde...
Kapıdan içeriye girdiğimde elinde telefonla ürkek ve ağlamaklı gözlerle karşıladı beni Asya.
"Neler oluyor? Neredeydin sen ve bu halin de ne böyle?" Fazlasıyla telaşlanmıştı.
"Önemli değil bebeğim geldim işte.
Bu ve bundan sonraki tüm gün ve gecelerde tek bir dairede olacağız. Ekin ve Barlas diğerlerini alıp gelicekler. Sen endişlenme tamam mı?" Dediğimde hiç rahatlamışa benzemese de onayladı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım
Aksi"Bana sonradan pişman olacağınız şeyler yapmayın. Çünkü ben affedecek kadar iyi biri değilim..."