3. Bölüm - "camların ardından"

114 58 62
                                    

Merhaba!









Keyifli okumalar...






                                 🌼





İki saat önce uyanmıştım, anestezinin etkisi geçiyordu yavaş yavaş ve doktor yürüyüş yapmamı istemişti.
Kolumu tutan hemşireyle beraber koridorda bir sağa bir sola yürüyorduk. Okan kahve almaya gitmişti, hemşireye dönüp "yoruldum, odaya gidebilir miyiz?" dedim. Bana gülümseyerek başını salladı, kaldığım odaya doğru yürümeye başladık.

"Merhaba, Dilhun Yener hangi odada kalıyor acaba?"

Arkamızdan gelen ses aniden dönmeme sebep oldu, "Zeynep!" dedim.
Zeynep'in gözleri beni bulduğunda ağladığını fark ettim, hızlı adımlarla yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı bu biraz canımı yaktı ve acıyla inledim.

Bedenime sardığı kollarını hızla çekti ve ellerimi tuttu. "Özür dilerim, canını yakmak istemedim" dedi mahcup bir sesle, "önemli değil, geçti bile" dedim elimi tutan elini sıkarak.
Tekrar sarıldık ama bu kez daha hafif bi sarılma oldu, arkadaşımın sıcacık kollarına sarıldığımda anladım ki ihtiyacım olan şey tam olarak bu. Bir desteğe ihtiyacım vardı şuan, ağlayacak bir omza yaralarımı saracak bir sevgiye ihtiyacım vardı.

Acılarımı daha fazla içimde tutamadım, "bana kızımı göstermiyorlar Zeynep!" dedim birden, arkadaşını öğretmenine şikayet eden bir çocuk gibi arkadaşıma şikayet ettim onları.

Zeynep biraz geri çekilip yüzüme baktı, kaşlarını çatmış öfkeli gözüküyordu ama anlamamış gibi bakıyordu "nasıl yani, ne demek göstermiyorlar?" dedi şaşkınlıkla.
Koridorda Alp'in ağlama sesi yankılanıyordu, çok geçmeden merdivenlerde elindeki tepsiyle Okan ve kucağında Alp'le Ufuk göründü.

Ufuk yanımıza gelmişti, Okan'da elindeki tepsiyi odaya bırakıp gelmişti "geçmiş olsun Dilhun" dedi Ufuk. "Sağol Ufuk, ama kızımı görene kadar geçmeyecek" dedim.

Yanımdaki hemşire "dinlenmeniz gerekiyor" dedi. Odaya doğru yürümeye başladık. Hemşire bana odaya kadar eşlik etti ve tansiyonumu ölçüp çıktı,Zeynep yatağımın kenarında oturuyordu ve gözlerinde hüzün vardı, Okan kapının yanındaki koltuğa oturmuş düşünceli bir şekilde yere bakıyordu. Ufuk sağ tarafımdaki pencerenin kenarına yaslanmış Okan'ı izliyordu.

Sessizliği bozan Zeynep oldu, "neden yoğun bakımda kalıyor bebek?" diye sordu merakla. Hüzünle omzum düştü, derin bir nefes aldım ve doktorun bana anlattıklarını ben de ona anlatmaya başladım ağlayarak, herşeyi anlattıktan sonra "maalesef şuan bebeği görmeniz mümkün değil diyip duruyorlar" dedim öfkeli bir sesle.

Zeynep birşeyler düşünüyordu ama ne düşündüğünü anlamıyordum. "Sana şuan göremezsin diyorlar, biraz sabretsen ölür müsün?" dedi Okan öfkeyle. Başımı ona çevirdim gözlerimi kısıp gözlerine baktım, onun bakışlarında yine aynı adam vardı. Sevgisiz, bencil, ve saygısız o adam.

Tam dudaklarımı araladım konuşacaktım ki Ufuk benden önce davranıp "Okan, yavaş abi" dedi ve devam etti "henüz yeni doğum yapmış bi kadın var karşında, duygularının yoğun olması normal, bebeğini görmek istemesi çok normal" dedi.

Okan ayağa kalkıp "biz merak etmiyor muyuz Ufuk, geceden beridir cırlayıp duruyor!" dedi. Bu bardağı taşıran son damlaydı, gözlerinin içine nefretle baktım "defol git!" diye bağırdım. Hâlâ bana bakıyordu, "sana defol git dedim Okan!" Diye daha yüksek sesle bağırdım, kasığıma yeniden oturan sızı, canımı acıtıyordu.

Başını aşağı yukarı sallayarak kapıya yöneldi, koltuğun arkasında kalan duvara sert bi tekme geçirip odadan çıktı, sinirden ellerim titriyordu. Ağlamaya başlamıştım. Ufuk, "ben bi doktor çağırayım, sonra da Okan'a bakayım" dedi Zeynep'e hitaben. Zeynep başını sallayarak onu onayladı. Kucağımda duran ellerimi ellerinin arasına aldı. "Ağlama lütfen, geçecek" dedi.

SARIL KENDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin