Merhaba!
Keyifli okumalar...
🌼
Yarın izin günümdü, ertesi gün de gece vardiyasında çalışacaktım. Kolumdaki yara daha iyiydi, kabuk bağlamıştı artık. Hastahaneden çıkıp otobüs durağına ilerledim, kısa sürede gelen otobüse bindim ve yarım saat sonra eve varmıştım.
Tunahan'la üç gündür görüşemiyorduk, Oğuz abi'nin dediğine göre zor günler geçiriyordu. Yanında olmak istedim, gidip ona destek olmak istedim fakat Oğuz abi Tunahan'ın aramasını beklememi söyledi. Umarım bu gün arardı çünkü artık sağlığından endişe duyuyordum.
Son birkaç gündür Sevda benden kaçıyordu, bana anlatması gereken şeyler vardı fakat Sevda gerçeklerin sancısını çekiyor gibiydi. Düşüncelerimi dağıtan telefonuma düşen çağrı oldu, ekrana baktığımda Tunahan'ın aradığını gördüm.
Hızlıca açtığım telefonu kulağıma götürdüm "Tunahan" dedim telaşlı çıkan sesimle. Tunahan'ın aldığı nefesi işittim, titreyen ve oldukça güçsüz çıkan sesiyle "Dilhun, yanıma gelebilir misin? Sana ihtiyacım var" dedi.
"Nerdesin? Söyle hemen geleyim" dedim telaşla. Hızlıca odama yöneldim "ben gelip seni alırım beş dakikaya kadar" dedi, yorgun ve çaresiz çıkan sesi daha çok endişelenmeme sebep oluyordu. Üzerimi değiştirip binadan çıktığımda Tunahan beni bekliyordu.
Büyük adımlarla arabaya ilerledim, kapıyı açıp arabaya bindiğimde şok oldum. Tunahan kıpkırmızı gözleri ve solgun yüzü ile çok kötü görünüyordu, onu böyle görünce canım acıdı.
Tunahan arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk, yol boyunca ne ben ne de Tunahan tek kelime etmedik. Şehirden uzaklaştık, dağlık alana geldiğimizde arabayı park etti. Beraber arabadan indik, hızlı adımlarla ilerde bir kayanın yanına gidip üzerine oturdu, ben de ağır adımlarla ilerleyip yanına oturdum.
Derin ve titrek bir nefes aldı, aldığı nefes ikimize de ızdırap verdi, neden bilmiyorum ama benim de canım acıyordu. Başını omzuma yaslayıp ağlamaya başladı, o an ne yapacağımı şaşırdım.
Hıçkırıkları ardı ardına kaçıyordu dudaklarının arasından, vücudumu tamamen Tunahan'a çevirdim, elimi kaldırdım fakat kararsız kaldım ama onun kolları belimi sardı ve bana sıkıca sarıldı, sakin kalmam gerekiyordu ama ben de ağlamaya başladım, ne akılım ne de mantığım kalmamıştı, şuan benim tek istediğim arkadaşımın iyi olmasıydı.
Kollarım Tunahan'ın titreyen bedenini sardı gözyaşları boynumu ıslatıyordu, elimi kaldırıp saçlarını okşadım. "Geçti Tunahan, ben buradayım ve inan bana geçiyor" dedim titreyen sesimle.
Başını iki yana salladığını hissettim, "geçmedi Dilhun, geçmiyor ve geçmeyecek..." derin bir nefes almak istedi ama alamadı "... Annem başımı okşamadan geçmeyecek, yaralarıma üflemeden, yanaklarımı öpmeden..." tekrar Bir hıçkırık kaçtı dudaklarından, "...Annem beni hiç sevmedi Dilhun, annem beni sevmeden geçmeyecek." dedi acı dolu sesiyle.
Annesine ne olmuştu ki? Ne demeliyim bilmiyordum, annesinin eksikliğini hangi söz kapatabilirdi ki? Bu acı bana çok tanıdık geliyordu, o annesiz bir evlat, ben evlatsız bir anneydim...
Tunahan'a daha sıkı sarıldım "ben buradayım" dedim kısılan sesimle. Tunahan beni duymadı sanki, birkez daha hıçkırdı ve konuşmaya başladı.
"Yirmi bir yıl önce, tam bu gün gitti annem Dilhun, başka bir adama aşık olup gitti..." Nefes aldı, artık hıçkırıkları seyrelmişti "...hamileymiş giderken, benden beş yaş küçük oğlu var şimdi" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARIL KENDİNE
General Fiction"Gün doğumunda buluşalım kaderim, yeni bir günde tertemiz hikaye yazalım kendimize... Güneşin ilk ışıkları iyileştirsin bizi, beraber kalkalım düştüğümüz yerden..." "Gözlerime bak Dilhun" dedi, yalvarır gibi... "Bak, ne görüyorsun?" Bir adım uzaklaş...