5. bölüm "anne şefkati"

97 46 24
                                    

Merhaba!


Keyifli okumalar...

🌼

Gözlerini ilk kaçıran ben oldum, sanki zaman durmuştu. Okan'la aramızda herşey bitmişti, artık sadece bebeğimin babasıydı benim için başka hiçbir anlam taşımıyordu.

"Dilhun" dedi, dua eder gibi.. Cevap vermedim.
Derin bir nefes aldım ve o nefes bana ızdırap verdi, tekrar sesini duydum "Dilhun.. gitmesen?" dedi kısık ve titreyen sesiyle. Gözyaşlarım benden izinsiz akıyordu, üzülüyordum ama geçen zamana ve emeklerime, heder olan dört seneme.

Benden cevap alamadı, ne hissediyor anlayamıyordum. Vicdan azabı çekiyor olabilir miyidi, hiç bilmiyordum. Hiç beklemediğim bir anda, beni kendine çekip kollarını belime doladı. Başını boynuma gömdüğünde öylece kalaldım, hiçbir tepki veremedim.

Derin hıçkırıklar çıkıyordu dudaklarından, gözyaşları boynumu ıslatıyordu fakat benim gözyaşlarım o an durmuştu.

Kollarımı boynuna doladım ilk aşık olduğum adamın hatrına, İzmir'in ve beraber söylediğimiz şarkıların hatrına, eski güzel anıların hatrına, son kez sarıldık..

Benim bu hareketim Okan'ın ağlamasını daha da şiddetlendirdi. Kollarını daha sıkı sardı "ne olur gitme" dedi. İçimde tuttuğum acı onu da yaksın istedim, benim canımın yandığı gibi onun da canı yansın istedim, elim saçlarını buldu ve teselli eder gibi okşadım

"üzülme.. sen kendini teselli edecek baş bir ten, ağlayacak başka bir omuz bulursun. Yatağını ısıtacak çok kadın girer hayatına, ama dilerim Okan, yüreğini ısıtacak kimseyi bulamazsın ömrün boyunca.." dedim.

Başını iki yana salladı, diyecek birşey bulamamıştı. Son kez eğildim ve bir sır verir gibi fısıldadım
"Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir demiş, Nâzım Hikmet. Ne kadar doğru bir söz değil mi?" dedim, kollarını bedenimden uzaklaştırdım ve ayağa kalktım son kez ona bakmadan arkamı döndüm.

Ne tuhaf değil mi? Aldatılıp kalbi enkaz alanına dönen ben sapasağlam ayaktayken, beni aldatan adam yıkılmıştı.

Birkaç adım ilerlediğimde Ufuk'un arabasını gördüm. Zeynep bir taraftan kucağındaki Alp'i sallıyor diğer taraftan da yaşlı gözlerle bizi izliyordu, Ufuk başını direksiyona yaslamıştı.

Hızlı adımlarla onlara doğru ilerleyip arabaya bindim. Önce kaldığım pansiyona gidip eşyalarımı toparlamış, sonra da hastahaneye geçip çıkış işlemlerini halletmiştik.

Koridorda bebeğimi bekliyordum, az sonra hemşire beşiğin içindeki bebeğimle beraber sensörlü kapıdan çıktığında kızımı ilk kez kucağıma alacaktım. Hemşire dikkatle beşikten aldığı bebeğimi kucağıma verdi, o an kalbim ağzımdan çıkacak gibi atıyordu. Zeynep eğilmiş benimle birlikte Umut'a bakıyordu. Hızlıca hastahane'den çıkıp yola koyulduk,

****

Gece yarısı olmuştu, on saat kadar süren bir yolculuğun ardından nihayet Mersin'e gelmiştik. Annemin evinin önünde durduğumuzda balkonda asılı çamaşırlara takıldı gözüm. Küçük kardeşlerim büyümüştü.

Ben evlenirken on dört yaşında olan erkek kardeşim Yusuf, Şubat ayında on sekiz olmuştu. Kız kardeşim Dila da şuan on altı ama Ağustos ayında on yedi yaşında olacaktı. Annem, kızımın doğduğu gün kırk altı yaşına girmişti. Şuan fark ediyordum, kızımla annemin doğum günleri aynıydı. sekiz Mart...

Annem beni yirmi iki yaşında doğurmuş ve ben de kızımı yirmi üç yaşında doğurmuştum..

O an içime oturan acının tarifi yoktu, annemin beni ısrarlarım üzerine üniversite okumam için gönderdiği İzmir'de bir sene sonra evlenmiştim. Dört senedir birkez olsun seslerini duymamış yüzlerini görmemiştim.

SARIL KENDİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin