12. Bölüm

183 17 1
                                    

Günümüz

Caner kararından vazgeçmedi. Ben de itirazlarımın bir işe yaramayacağını anladıktan sonra mecburen bir noktada susmak zorunda kaldım. Ama iç seslerim susmuyordu.

Onun evine mi gidiyorum?... Beni nasıl da savundu... Babama duyduğu nefretin hâlâ bu kadar canlı olması ne anlama geliyor?... Nikâhı duyunca nasıl da donup kaldı...

Yıllardan sonra ilk kez dün gerçek bir konuşma yapmış ve konuşmanın çoğu kısmında birbirimize bağırmışken bugün evine gidiyor olmam biraz garipti. Sabah uyandığımda sakin bir gün geçireceğimi düşünmüştüm. Muhtemelen dün akşam konuştuklarımızı defalarca düşünecek, biraz ev iş yapacak ve ders çalışacaktım. Bu olanların hiçbiri aklımın ucuna bile gelmezdi. Ne çok şey olmuştu son birkaç saatte. Ve gün henüz bitmemişti bile.

Caner'in beni savunmasıyla ilgili aklıma takılan bir şey vardı. Beni korumak için mi öyle davranmıştı yoksa sadece geçmişten kalan nefretini mi savurmuştu merak ediyordum. Aslında daha basit ifadeyle, hâlâ beni koruma içgüdüsü var mıydı öğrenmeliydim. Bunu nasıl yapacağımı bilmiyor olsam da evine gidiyordum. Sormak için bir fırsat bulabileceğimi umuyordum. Bu da ayrı bir sorundu. Evine gidiyordum ve ne beklemem gerektiğini bilmemek çok kötüydü. Mesela eve gittiğimizde ya kapıyı bir kadın açarsa? Kalbimi orada bırakır, koşarak kaçardım. Gururum yerin istediği kat altına girmekte özgürdü.

Yolda sessizlik içinde giderken Caner bir ara öfkeyle direksiyona vurdu. Hilal ile birbirimize baktık. Ne düşündüğünü, aklından neler geçtiğini bilmek istedim. Ama sormayacaktım. Ona herhangi bir soru sormak şu an akıllıca olmazdı. Bekleyebilirdim. En azından eve gidene kadar.

Bir sitenin önünde durdu. Otoparkın demir kapısının açılmasını bekledi ve kapı açılır açılmaz hızlı bir manevrayla içeri girdi. El frenini çektiği gibi arabadan inip gürültüyle kapıyı kapattı. Hâlâ sakinleşememişti anlaşılan.

Hilal arabadan inmeden önce, ''İstersen üstüne gitme.'' dedi. Cevap vermedim. Çünkü yukarı çıkınca tam olarak yapmak istediğim buydu. Cevaplara ihtiyacım vardı.

Arabadan indikten sonra önde o, arkada biz sessizce yürüdük. A bloğun önüne gelince Caner şifreyi girip kapıyı açtı. Geçmemiz için kapıyı tuttu. Yanından geçerken yapmamam gerektiği halde ona baktım. O da bana bakıyordu. Huzursuz, sabırsız ve öfkeli gözlerle. O an gözlerinden gözlerime çok fazla şey geçti.

Asansörü beklemeye başladığımızda sanki daha hızlı gelmesini sağlayacakmış gibi üst üste çağırma butonuna bastı. ''Sakinleşir misin artık.'' dedim daha fazla dayanamayıp. Ama cevap vermedi. Yalnızca butonu rahat bıraktı. Önce o, ardından biz çıktık asansörle. Kata çıktığımızda açık bıraktığı kapıdan içeri girdik. Caner ortalıkta görünmüyordu. En azından başka bir kadın da. Çok şükür.

Hilal içeri girdikten sonra, ''İyi misin?'' diye sordu bir kez daha. Duygusal olarak sarsılmam gerekirdi ama ben kendimi iyi hissediyordum. Caner'in varlığı olumsuz olan her şeyin etkisini azaltıyordu. Eskiden olduğu gibi. Aradan geçen yıllara rağmen varlığı güven vermeye devam ediyordu.

''Hilal gerçekten buraya gelmeme gerek yoktu. Eve gidebilirdim.''

''Biliyorum, arabada bin kere söyledin. Ama Caner abi dinledi mi?'' Başımı hayır anlamında salladım. ''Aynen. O yüzden boş ver. Sonuç olarak geldik. Keyfimize bakalım. Birkaç saat sonra seni eve götürürüz nasıl olsa. Kahve ister misin?''

Olur anlamında başımı salladım. Haklıydı. Evden çıkıp gitme gibi bir kabalık yapamayacağıma göre birkaç saat için buradaydım.

Mutfağa geçtikten sonra Hilal hemen kahveleri hazırlamaya koyuldu. Ben de o sıra etrafı inceledim. Siyah mutfak dolapları yeni gibi görünüyordu. İçeride siyah şıklığı hüküm sürüyor, bir erkek evi olduğundan şüphe ettirmiyordu. Gri buzdolabı, gri bulaşık makinesi, gri ankastre, beyaz masa ve yerde siyah beyaz halı. Caner'in kendisine özel dizaynı bu kadar şık görünmese neden siyahın hakim olduğuna dair kafa yorabilirdim. Ama sorguya gerek yoktu.

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin