30. Bölüm

124 16 4
                                    

Günümüz

Üç Ay Sonra

Belediye nikâhı için evden çıkmadan önce Caner ile birlikte salonda imamın gelmesini bekliyorduk. Bizimle birlikte Hilal de odadaydı. Evliliğe doğru yürüdüğümüz yolda yanımızdan hiç ayrılmamıştı. Neredeyse her dışarı çıktığımızda üçüncümüz olma rolünü üstlenmişti. Özellikle şu son iki haftadır bir uzvum gibi olmuştu. Çok şükür ki yakında buna ihtiyacımız olmayacaktı.

Belediye nikâhının şahitleri Eylül ve Sinan olacağından onu evde kıyılacak olan nikâhın şahitlerinden yapmıştık. Hande abla ve Mehmet abi de diğer şahitlerimizdi. Hande abla bir hafta önceden gelip hayatımın en önemli adımlarından birinde daha yardımcım olma rolünü üstlenmişti.

Eylül bu sabah yıllardır hüznünü dinlediği hikâyenin, defalarca gözyaşına tanık olduğu aşkın resmi olarak şahidi olacağı için ne kadar mutlu olduğunu söylemişti. Sinan bir zamanlar engellemeye çalıştığı ilişkinin güçlenişine şahit olacağıyla ilgili espri yapmıştı. Şahidimiz olarak onlardan daha doğru bir seçim olamazdı. Çünkü ikisi de kimsenin bilmediklerine şahit olmuş özel insanlardı.

İmamın bir an önce gelmesini ve bu heyecanlı bekleyişin sona ermesini istiyordum ama itiraf etmeliydim, şu saniyelerin de apayrı bir lezzeti vardı. Caner'e baktım. O bu lezzetten epey uzak görünüyordu. Birkaç dakikadır bacağını gerginlikle sallıyordu. Söylemek istediği bir şey var gibiydi ama daha konuşmamıştı. Sabırla bekliyordum. İçeriden annemin gülen sesini duyduğumda ben de gülümsedim. Anlaşılan evdeki koşuşturmaca nihayet bitmişti. En son Caner'in annesiyle yani müstakbel kaimvalidem ile mutfakta ikramlıklarla ilgileniyorlardı.

Ne düşündüğünü merak ederek daha fazla dayanamadım.

''Caner.'' dedim sakince.

Bana baktı. Yalnızca gülümsedim. Sormadığım soruya cevap verir gibi kalkıp oturduğum koltuğa geldi.

''Az sonra burası insanla dolacak, o yüzden kimse gelmeden söylemek istediğim bir şey var.'' dedi.

''Tamam dinliyorum, sen iyi misin?''

''Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?'' diye sordu birden.

Şaşkınlıkla başımı salladım. ''Sevmekten hiç vazgeçmediğimi?'' Tekrar başımı salladım. ''Ve ömrümün sonuna kadar her gün daha fazla seveceğimi?''

''Sen de hislerinde yalnız olmadığını biliyorsun değil mi?''

''Hiç şüphe etmedim. Gittiğinde bile içten içe gerçeği hep biliyordum.''

''Bunları neden şimdi söylüyorsun?'' diye sormadan edemedim. Az sonra nikâhımız kıyıldığında istediği her şeyi söyleyebilirdi.

''Çünkü bana evet demeden önce emin olmanı istiyorum. Hiçbir şüphenin olmamasını.''

''Benim zaten şüphem yok.''

''Dün gece gitmeyeceğim dedikten sonra seni defalarca bıraktığımı düşündüm. Eğer aklına bununla ilgili bir şey geldiyse-''

Devam etmesine izin vermedim. ''İkimiz de neyi neden yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Bunlar geçmişte kaldı. Benim içimde en ufacık bir şüphe bile yok.''

''Hiç mi?'' dedi umutla.

''Hiç.'' dedim üstüne basa basa.

Aramıza bir damla yaş düştü gözlerinden. ''Tamam, o halde. Şimdi daha iyi hissediyorum.''

O sırada zil çaldı. İkimiz de dünyaya döndük. Zamanı gelmişti. Caner hızla yüzünü sildi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Az sonra odaya girecek imamı karşılamak için ben de kalktım. Bacaklarım onu yıllardan sonra ilk kez gördüğümde olduğu gibi yine titremeye başlamışlardı.

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin