13. Bölüm

161 17 2
                                    

Beş Yıl Önce

Zil çalana kadar kantinde cam kenarında oturup yağan yağmuru izledik. Caner bize çay ve simit aldı. Gülerek, sohbet ederek ve sabahın bütün kötülüklerini arkamızda bırakarak kahvaltımızı yaptık. Son bir saat içinde ona anlattıklarım bugüne kadar hiç kimseye anlatmadığım şeylerdi ve şimdi ona karşı biraz daha açık, kendimi ona biraz daha yakın hissediyordum. Normalde kantini kontrol eden öğretmenlerin bugün buraya hiç uğramamış olması büyük şanstı. Gerçi gelseler de Caner bir şekilde hallederdi.

Zil çalınca kantin öğrenciler tarafından işgal edilmeden kalktık. Merdivenlerin sonuna kadar elimi bırakmadı. Koridora çıktığımızda ise öğretmenlerden uyarı almamak için ve Caner'in mahremiyet algısı sebebiyle ellerimizi bırakıp aramıza mesafe koyduk.

Sınıfa girip, sıramıza oturduktan sonra Cem arkasına dönüp, ''İyi misin?'' diye sordu anlayışlı bakışlarıyla. Bir süredir flörtöz halleri yoktu. İlk zamanlarda olduğu gibi şimdilerde de yalnızca iyi arkadaşlık yapıyordu. Onu bu şekilde daha çok seviyordum.

Başımı salladım ve güven verici bir gülümsemeyle cevap verdim. ''İyiyim, sağ ol.'' Gerçekten iyiydim. Yanımdaki güzel adamın sayesinde. 

Ela gözleriyle kışıma getirdiği bahar sayesinde ruhum yeniden çiçeklenmişti.

* * * * *

Caner okuldan sonra benimle birlikte minibüse bindi. Akşamki sohbete gidiyordu. Sohbete daha saatler olmasına rağmen neden bu kadar erken gittiğini sorduğumda orada birilerinin hep bulunduğunu ve onlarla zaman geçirmek istediğini söyledi. Bilgiye, daha fazlasını öğrenmeye olan açlığı ve merakı dur durak bilmiyordu.

Balkonda konuştuğumuz o akşamdan sonra bu konuda bir daha konuşmamıştık. Ama sanırım Caner bir arayış içindeydi. Bilmediklerini öğrenme konusunda büyük bir gayret gösteriyordu. Sohbetten saatler öncesinde gidip bulabildiği insanlarla konuşmayı planlaması da bu gayretine bir örnekti. Ben ise onda gördüklerim karşısında sessizdim. Sadece izliyor ve adımlarına ayak uydurmaya çalışıyordum.

Yaşamının yeni noktalarına, hayatındaki farklılıklara henüz tam olarak alışamamıştım. Mesela namaz kılmaya başladığını söylemiş olmasına rağmen unutmuştum. Ta ki geçen gün derse geç kalana kadar. Zil çaldıktan beş on dakika sonra sınıfa gelmişti. Hoca sorduğunda ise ikindi namazını unuttuğunu ve bir sonraki teneffüse kadar vaktin çıkmış olacağından kılmaya gittiğini söylemişti. O zaman Caner'in gerçek anlamda namaza başladığını ve hayatını bunun etrafında şekillendirmeye çalıştığını anlamıştım. Öncelikleri değişiyordu ve nedenini bilmesem de bu değişimi hoşuma gidiyordu.

Başka bir seferinde ise her gün olduğu gibi yine üçüncü teneffüste bize kahve almaya gitmiş, ama elinde bir bardakla dönmüştü. Kendisine neden almadığını sorduğumda bana gizlice oruç tuttuğunu söyledi. Nafile oruç tutuyormuş ve nafile ibadetlerin gizli kalması daha güzelmiş. Bu yüzden aramızda kalmasını söyledi ve günün devamında kendisine ikram edilen her şeyi kibarca reddetti. Ama benden başka kimseye, en yakın arkadaşlarına bile oruçlu olduğunu söylemedi. Öğle arasında benimle olacağını söyleyip onlarla yemeğe gitmedi. Bir de yalan olmasın diye gerçekten benimle yemeğe geldi ki bu iğrenç bir duyguydu. O oruçlu haliyle karşımda otururken yemek yemekten çok rahatsız olmuştum. Ama Caner kendisi için aç kalmamı kabul etmeyip, gerekirse kendi elleriyle yedireceğini söyleyerek beni yemeye mecbur bırakmıştı.

Caner'de gördüğüm bu tip dini değişimleri sadece izlemekle yetiniyordum. Sohbetler onu değiştiriyordu. Kimlerin arasına gidiyor, neler dinliyordu bilmiyordum. Benimle ayrıntıları paylaşmıyordu ama en azından gizlemiyordu da. Yeni şekillendirdiği hayatının dışında bırakmıyordu beni. Herkesten sakladığı şeyleri bana açmasından dolayı memnundum. Hep yaptığı gibi.

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin