3. Bölüm

269 21 10
                                    

Günümüz

Kapıyı açtığımda şaşırarak, ''Senin ne işin var burada?'' diye sordum.

İçeri girdi. ''Sesin kötü geliyordu.''

''Gelinlik provası vardı ama.''

''Boşver onu. O hep var.'' Kapıyı kapattıktan sonra tam karşımda durdu. ''Sen telefonda Caner dedin, değil mi? Ben yanlış duymadım?'' Sabırsızlıkla yüzüme bakıyor, benden bir cevap bekliyordu. Başımı salladım. ''O Caner? The Caner?'' dedi inanamayarak. Tekrar başımı salladığımda elleriyle ağzını kapattı. ''Aman Allah'ım! İnanamıyorum!'' Sonra elimden tutup beni salona götürdü. Bu arada şaşkınlık sesleri çıkarmaya devam ediyordu. En yakın koltuğa geçip beni de yanına oturttu.

''Anlat hadi.''

Anlatılacak ne vardı ki? ''Dişçide karşılaştık.''

''Şaka?''

''Gerçek.''

''Koca şehirde karşına çıka çıka dişçide mi çıktı?''

Terslenerek, ''Ben ayarlamadım ya.'' dedim.

''Tamam tamam. Ee sonra?''

Düşündüm. Ne olmuştu gerçekten? ''Başta ikimiz de konuşmadık. Beş yıl sonra öyle dank diye karşılaşınca, yani onu bilmiyorum da benim elim ayağım boşaldı. Sonra ilk o konuştu.''

''Öyle mi? Ne dedi?'' diye sordu heyecanla.

''Önce normal başladı. Nasılsın, ne yapıyorsun filan. Sonra-''

''Sonra?'' diye tekrarladı heyecanla.

Nefret dolu gözleri belirdi zihnimde. Kaybolmasını umarak gözlerimi kapadım. ''Öfkesini kusmaya başladı.''

''Ya.'' Yüzü düştü. ''Üzgünüm.''

Göz kapaklarımın kapanması o görüntünün silinmesine yardımcı olmamıştı. Zaten o gözlerin uzun bir süre peşimi bırakacağını sanmıyordum.

''Bana öyle bir bakışı vardı ki Eylül.'' Aklımdan çıkmayan gerçeği yüksek sesle dile getirir getirmez gözlerim ışık hızında doldu ve hiç beklemeden boşalmaya başladı gözyaşlarım. Hemen sildim. ''Hak etmedim değil.''

Eylül elimi tuttu. ''Hak etmedin.''

''Ettim. Bunu sen de biliyorsun.''

''Bilseydi belki farklı olurdu.''

''Bilseydi...'' Her şey olup bittikten sonra keşke cümlelerinden, şöyle olsaydı şeklindeki konuşmalardan hoşlanmıyordum. ''Her neyse. Geçmiş geçmişte kaldı.'' dedim ve bir kere daha sildim gözyaşlarımı.

Bazı günler Caner'i rüyamda görürdüm. Bütün gün rüyanın etkisinde kalır, gün boyu ıslak gözlerle dolaşırdım. Her seferinde Eylül açıklama yapmam, bir daha görüşmeyecek bile olsak geçmişin hatırına Caner'i arayıp her şeyi anlatmam için ısrar ederdi. Fakat anlayamadığı bir şey vardı. Geçmişin hatırı diye bir şey yoktu. Çünkü ben yıllar önce geriye hiçbir şey kalmayacak şekilde her şeyi mahvedip gitmiştim. Geriye dönmemek için arkamda hiçbir şey bırakmamıştım.

''Başka ne oldu? Nasıldı? Ne söyledi? Nasıl hissettin?'' diye art arda sıraladı sorularını. Hem meraklı ve heyecanlıydı hem de hassas olduğumu bildiğinden temkinli davranmaya çalışıyordu. Fakat heyecanı açık ara öndeydi.

''Afalladım resmen. En fazla yirmi dakika karşımda oturdu. Ama onun orada olduğunu bilmek bakmasam bile...'' Devamını getiremedim. ''İçim öyle garip oldu ki. Onu görünce beş sene öncesine gittim. Sanki aradan hiç zaman geçmemiş, onu en son dün görmüşüm gibi bir hisle doldu içim. Özlemle yüklenmiş olmasaydı kalbim ve yokluğunda o kadar gözyaşı dökmeseydim belki gerçekten inanabilirdim onu en son dün gördüğüme.'' dedim gülümseyerek. ''Diyorum ya çok garipti. Aynı görünüyordu, biliyor musun? Yani elbette biraz değişmiş ama yine aynı Caner'di. Kalbim böyle sanki onu gördüğüne sevinmiş de yerinde duramıyor, göğsümde sevinçle zıplıyor gibi atıyordu.'' Gözlerimde yaşlar, dudaklarımda gülümsemeler ile Eylül'e o anları anlatırken bir kere daha sarsıldım içten içe. Ben Caner'i görmüştüm. Allah'ım... ''Onunla karşılaşmanın tek kötü tarafı ne oldu biliyor musun? Gözleri zihnime kazındı sanki. Nereye baksam oradalar. Göz göze geldiğimiz o kısacık saniyeleri unutmaya çalışsam da yapamıyorum.''

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin