7. Bölüm

175 20 5
                                    

Sabah namazına kadar uyuyamamıştım. Zaman sanki bir an önce gitme vaktimin gelmesini istercesine korkutucu derecede hızlı akmıştı. Abdest alırken aynadaki yüzüme baktım. Bir gram uyku görmemiş gözlerim çok soluk ve yorgun görünüyordu. Eylül'ü namaza uyandırmak yerine önce kendim kıldım. Onu uyandırdıktan sonra duymak istemediğim şeylerden bahsetmemesi için odama geçtim. Yatağım uykusuz geçen geceden sonra gözüme hiç sevimli görünmediğinden hemen yatmak yerine ruhuma şifa olacağına inandığım Kur'an-ı Kerim'i kitaplıktan alıp pencere kenarındaki koltuğuma geçtim. Derin bir nefes aldım Rabbimin ayetlerini okumadan önce. Kur'an okumadan önce okunacak duayla başlayıp Yasin Suresiyle devam ettim.

Surenin sonlarına yaklaştığımda kapım çalındı. Uyuduğumu düşünüp gitmesi için sessiz kaldıysam da işe yaramadı. Kapı biraz sonra yavaşça açıldı. Başımı kaldırdığımda kapının arasından kafasını uzatan Eylül'ü gördüm. Uyanık olduğumu görünce gülümseyerek içeri girdi ve yatağımın ucuna oturdu. Kur'an okurken konuşmadığımı ve gerekmedikçe bölmediğimi çok iyi bildiğinden sabırla bitirmemi bekledi. Fakat ben onunla konuşmak istemiyordum. Hiç dinlenmemiş zihnim yeterince karmaşık ve dumanlıydı. Birilerinin gelip olduğundan daha da karmaşık hale getirmesine ihtiyacım yoktu.

Yasin Suresi bitince hiç bozuntuya vermeden okumaya devam ettim. Beklemekten sıkılıp gitmesini umuyordum. Ama Eylül akıllı kızdı. Beş altı sayfa sonra söylenmeye başlayacaktı. Tahmin ettiğim gibi çok geçmeden, ''Ne okuyorsun? Bitmeyecek mi?'' diye sordu. Cevap vermedim. Biraz daha bekledikten sonra kalkıp odamdan gitti. Çıkmasının ardından rahat bir nefes aldım. Okumaya geri dönünce hangi ayette kaldığımı hatırlayamadığımdan Mülk Suresine geçtim. Çoğu sabah, namazdan sonra Kur'an okur, zikir ve dua ile meşgul olur, güneş doğduktan sonra uyurdum. Henüz hayatıma tam olarak oturtamamıştım ama haftada en az üç gün bu şekilde yapmaya çalışıyordum.

Ben Mülk Suresini okurken Eylül odaya geri döndü. Kaldığım ayetin üzerine parmağımı koyup ona baktım. Elinde kendi Kur'an'ı ile az önceki yerine oturdu. Büyük ihtimalle vermeye çalıştığım mesajı anlamamış ya da umursamamıştı. Kur'an'ı kapatır kapatmamla Eylül'ün, ''Hadi, konuşalım.'' demesi bir oldu. Onu duymazdan geldim. Kur'an'ı kitaplıktaki yerine geri koyarken, ''Odamdan çıkar mısın? Uyuyacağım.'' dedim.

''Heyecanlı mısın?'' diye sordu duymazdan gelerek.

''Uykusuzum.''

''Geç mi yattın?''

''Geç mi yattım? Uyuyabildin mi diye sor.''

Gözleri büyüdü. ''Hiç mi uyumadın?'' Başımı salladım. ''Sandığımdan daha heyecanlı olmalısın.''

''Heyecanlı filan değilim!''

''Neden uyumadın o zaman?'' diye sordu meydan okurcasına. Kollarını birbirine bağlayıp benden bir cevap beklemeye başladığında yüzündeki çokbilmiş ifadeye sinir oldum. Ben bir cevap vermeyince yataktan kalktı. ''Tamam. Çıkıyorum. Sen uyumaya çalış. Uykusuz gözlerle akşam oraya gidemezsin.'' Baloya prenses hazırlıyordu sanki.

''Gerçekten ne sanıyorsun bilmiyorum.''

''Asıl sen ne sanıyorsun?'' diye karşılık verdi. ''Seni gizliden gizliye davet etmiş. Olacakları çok merak ediyorum. Sen etmiyor musun?''

''Olacakları mı?'' dedim hayretle. ''Sana söyledim. Davet etmek için değil, canımı yakmak için söyledi. Öylece bırakıp gittiğim için kimsemin olmadığını düşündü.''

''Hayır arkadaşım.'' diye itiraz etti. ''Çok düşündüm. Bildiğin seni haberdar etmiş. Belki duymamışsındır, belki gidersin diye.''

''Düşündüm derken? Rüyanda mı? Çünkü böyle bir ihtimal ancak rüyan-''

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin