22. Bölüm

138 16 2
                                    

Kapıyı açıp orada olmadığını gördüğümde hem rahatlamış hem de hayal kırıklığına uğramıştım. Beni beklemeyerek ondan istediğim şeyi yaptığını biliyordum ama konu o olduğunda kendimle her zaman fikir birliği içinde olamıyordum. Kalbim daha apartmandan çıkmadan normal ritmini terk etmişti. Derin nefesler alarak onu sakinleştirmeye çalıştım. Caner'in beni beklediği yerin caddenin hemen karşısında olduğunu ve bunun da yalnızca birkaç dakika içinde orada olacağım anlamına geldiğini bilmek beni heyecanlandırıyordu. Evet, olan her şeyden sonra hâlâ heyecanlanabiliyordum.

Bu sabah dün akşam söylediklerinden farklı bir şey söylememişti. Ama duygularım hararetini kaybedip düşüncelerim sakinleşince ısrarla söylemeye devam ettiği sözleri görmezden gelememiş ve hazırlanırken üzerinde biraz düşünmüştüm. Artık açıklamasının ne olacağını daha fazla merak ediyordum. Kırılmıştım bir kere ama onarabilirdi. Başkalarının sebep olduklarını ustalıkla düzeltirdi eskiden. Kendi açtığı yarayı iyileştirmede daha başarılı olacağına şüphem yoktu.

Hafta içi erken saatler olduğundan yol da kafe de sakindi. Bahçe kapısından içeri girdiğimde onu hemen gördüm. Dışarıdaki masalardan birini seçmişti. Bu güzel bahar sabahında içeride oturmayacağımıza sevindim.

Geldiğimi görünce ayağa kalktı ve yanına gelene kadar bekledi. Bana konuşma fırsatı vermeden, ''Baştan başlayalım mı?'' diye sordu. Tam nasıl diye soracaktım ki,

''Günaydın.'' dedi gülümseyerek.

Beş yıl önceki adamın gülüşüydü bu. Bir zamanlar her gün görmeye alıştığım, sonralarında ise hasret kaldığım; rüyalarımda görmeyi bekleyip göremediğim gülüştü. Ne kadar garipti, başkalarına inanılmaz derecede sıradan gelebilecek şeyler hissettiğiniz sevgiden dolayı sizin için inanılmaz derecede önemli olabiliyordu.

Sesimi bulmak için boğazımı temizlemek zorunda kaldım. ''Günaydın.''

''Kahvaltı etmek ister misin?''

''Hayır. Sadece kahve istiyorum.''

Garsonu eliyle çağırışını, gelmesini bekleyişini göz ucuyla izledim. Sonra ne yaptığımı fark ederek bakışlarımı kaçırdım. Garson geldiğinde Caner ikimize de büyük fincanda çay söyledi. İtiraz etmeme izin vermeden siparişine devam etti. Elmalı kurabiye, peynirli çörek ve üzümlü kek söylediğinde şaşırdım. Neleri sevdiğimi unutmamıştı.

Yiyeceklerin adını duyduğumda midemin açlıktan kasıldığını hissettim. Dün sabahtan beri doğru düzgün bir şey yemediğim düşünülürse bu yerinde bir tepkiydi. Bana ne istediğimi sormamasına ve hatta istediğim şeyi yok sayıp kendi bildiğini okumasına kızmam gerekirken tam aksini hissetmiştim.

Garson gittikten sonra kaşlarımı kaldırarak baktım.

''Kafeine değil, uykuya ihtiyacın var.'' diye açıkladı.

''Çayda da kafein var.'' diyerek gereksiz bir bilmişlik yaptım. O ise sadece bana bakmakla yetindi.

''O kadar şeyi tek başına yiyebilecek misin?''

''Yiyeceğiz. Açlıktan ölmek üzere olduğuna eminim. Dünden beri bir şey yemediğini bilmek için yanında olmama gerek yoktu. Seni tanıyorum.''

Cevap vermeme hakkımı kullanarak sessiz kaldım.

''Sözünü tuttun mu?'' Neyden bahsettiğini anlamam birkaç saniye sürdü. Dün akşam ona nişan olayını düşünmeyeceğime dair söz vermiştim.

''Denedim.'' dedim kısaca.

Gülümsemesini bastırmaya çalıştı. ''Kimse o kadar değişmiş olamazdı zaten.'' derken bir armağanı daha kucakladım.

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin