Sarayın bir-çok yerini aradık, fakat Livian'a dair tek bir iz bile bulamadık.
"Ortadan kaybolduğuna inanamıyorum, onu orada öldüremediğime... Lanet olsun! Aşağılık adam!"
"Elimizden kaçırdığımıza üzülmek yerine, kimliğini öğrendiğimiz için bunu kullanabileceğimiz için sevinmemiz gerekmez mi?"
"Haklısın Sam, üzülmenin faydası yok, Şüphelerimiz doğru çıktı. Fakat sadece bununla yetinmeyeceğim. Diğerlerini bulup, saraydan uzaklaşmamız gerekiyor, dışarıda toplanmalıyız, söylediği şeyleri size de anlatmalıyım."
"Pekâlâ, ee? Neredeler?"
"Yerlerini bilmiyor musun... Neyse, yolda giderken önümüze çıkarlar elbet."
"Haklısın, zaman kaybetmeden gidelim."
[ Dakikalar sonra, sarayın dışında... ]
"Pekâlâ, şüphelerimiz doğru çıktı, Livian gerçektende "O" dediğimiz kişi. Zera ile bi' bağlantısı olabilir. Fakat, saraydaki askerlerin, onun yönetimi altında olmadığını söyledi."
"NE? Biz, hiç alakası olmayan insanları mı öldürdük?"
Diye yüksek sesle bağırdı Mike. "Livian iti..." diye ekledi.
"Eğer askerler onun yönetimi altında değilse, nasıl elini-kolunu sallayarak gezebiliyor? Bir soyluya hiç benzemiyor."
Diye konuya daldı Zelda.
"Livian'ın gerçekten kim olduğunu bilmiyoruz, ne kadar güçlü olduğunu bilmiyoruz, planını bilmiyoruz. Çocuklar, anlaşılan, önümüzde büyük bir kötü adam duruyor."
Bir-kaç saniyeliğine sessizlik çöktü.
"Hey Emily- Ah, doğru ya... O burada değil..."
Emily'nin gittiğini tamamen aklımdan çıkartmışım, yokluğu çok kötü hissettiriyor...
Bir süre daha sessizlik çöktü. Fakat, sessizliği bozan Rajin oldu.
"Ne diye üzülüyoruz? Emily burada olsaydı, bu üzgün suratları görmek ister miydi? O, bizim üzükmemizi istemiyor! Ne diye üzülüyorsunuz? Zamanımız sınırlı, hadi yola koyulalım. Hedef, Morris Krallığı!"
"Doğru ya! Eğer Emily, üzüldüğümüzü görse, bize çok kızardı."
"İşte bu, hadi gidelim. Şehirden çıkmadan yiyecek bir şeyler de alalım, açlıktan ölüyorum."
"Peki, peki!"
[ Bu sırada Emily ve Robin... ]
İkisi de sessizce duruyor, arabadan dışarıyı seyir ediyorlardı.
Emily'in mutsuz olduğu yüzünden ve ruh halinden belliydi.
"Daha ne kadar suratını asacaksın? Beni gördüğüne hiç mi sevinmiyorsun..."
"Hıh."
"Bir şeyler söyle, lütfen!"
Emily'den tek bir cevap dâhi yoktu.
"Seni orada bırakamayacağımı çok iyi biliyorsun, hayatını başkaları için tehlikeye atabilecek birisin, seni çok iyi tanıyorum. Buna izin veremem."
"Geldiğinden beri, "Tehlike" diyip duruyorsun, onların yanındayken, tehlikede olduğumu nereden çıkarttın? Onlar beni hep korudular, bende aynı şekilde, onları korudum. Bunun neresi yanlış?"
"Onlarla mutlu olduğunu ve tüm tehlikeleri onlar için göze alacağının farkındayım. Güvende olacağını bilsem, seni onlarla bırakırdım. Fakat ben senin Ağabeyinim, senin güvenliğin benim için çok önemli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alvin'in Macerası
Adventure[Bir süreliğine rafa kaldırdım] Kurgusal bir evrende geçen "Alvin'in Macerası" isimli hikayenin, baş karakteri olan Alvin Flores'in başına gelen, bir takım kötü olaylardan sonra, intikam arayışı için yola çıkar. Fakat bu yolda yeni amaçlar edinir, y...