"Alvin."
"N'oldu Litch?"
"Haru, o kişiden öğrenebileceğin çok şey var."
"Onu tanıyor musun?"
"Hı. O kişi, sıradan birisi değil. Öylece 2 kristali onlara verdi. Kristalleri bulmak ne kadar zor sen de biliyorsun."
"Hmm... Yani bana diyorsun ki, bu kişi, ya daha fazla kristale sahip ya da onları kullanmak için bizimkilere vermiş."
"Beni anlıyorsun. Belki de cidden onları sevdiği için vermiştir."
"Benimle dalga geçiyor olmalısın. O zaman ne anlatıyorsun sen?"
"Haru'dan olabildiğince çok şey öğren ve güçlen."
"Sen benim iyiliğimi niye istiyorsun ki?"
"Sana kaç kere dedim bilmiyorum ama sen zayıf olursan, ben dışarı çıktığımda kiminle dövüşeceğim? Çok sıkıcı olurdu."
"Senin çıkacağının garantisi de yok."
"Ya öldüğün zaman çıkarsam?"
"Hmm... İyi dedin şimdi. Evet güçlenmem gerekiyor ki, ölmeyeyim."
"William kadar ya da daha güçlü olmazsan, seni tek bir darbede yok edebilirim."
"Onun reenkarnesiyim değil mi?"
"Ne olmuş reenkarneysen? Bu seni o kadar özel yapmıyor. Kendin bir şeyler başarmalısın ki, özel olasın. Reenkarneyim diye gezinirsen, bir şeyler başaramazsın. Çabalaman ve güçlenmen gerekiyor."
"Bir şeytana göre ağzın iyi laf yapıyor."
"O kişi kristaller hakkında benden daha fazla bilgiye sahip. Sana anlattıklarım sadece bir kısmıydı. Onları yeterince iyi bilmiyorum bile."
"Anlıyorum. Onun buraya tesadüfen gelmiş olduğunu hiç sanmıyorum. Şu Kehanet gerçekleşiyor gibi duruyor."
"Hı, eğlenceli olacak."
Bunu söylerken şeytanın kendilerine özgü olan o gülümseyişini de yüzüne takmıştı. Doğrusu, biraz ürpermiştim. Büyük bir planı olduğunu düşünüyorum.
Saat 5 gibi uyandım. Daha eğitime vardı. Biraz gezmenin iyi fikir olacağını düşündüm. Odadan çıkıp Emily'nin kapısını tıklattım. Cevap gelmeyince açtım. Uyuyordu. Ben de rahatsız etmemek için yavaşca kapıyı kapattım.ve aşağı indim. Saraydan çıkıp civarlarda biraz dolaşırken, Usta Haru'yu gördüm. Görür-görmez hemen yanına gittim. Benim geldiğimi farkedip, durdu ve yönünü bana doğru çevirdi.
"Sabah erken kalkıp benim gibi geziyorsun demek."
"Evet, evet ben de her sabah gezerim."
"Anlıyorum. Sâhi, bir şey mi oldu?"
"Yok, sizi gördüm. Birlikte yürüyüp konuşuruz diye düşünmüştüm."
"Anlıyorum, gel o halde."
Sakalını okşayarak yoluna devam etti. Ben de onun yanında yürüyordum.
"Anlat bakalım, benimle konuşmak istediğin şey de nedir?"
"Sam ve Rachel'e iyi baktığınız için çok teşekkürler Usta Haru."
"Onlara kendi çocuğummuş gibi baktım. Büyüttüm ve güçlendirdim. Sam başlarda sürekli başına bela alan birisiydi. Sürekli bir yerlere burnunu sokardı. Gerçi hâlâ pek farklı denemez... Artık yaşlandım. Rachel benim yerime abisini bir güzel azarlıyor her seferinde. Buna rağmen, çok iyi çocuktur Sam. Kız kardeşini hep korumuştur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alvin'in Macerası
Avventura[Bir süreliğine rafa kaldırdım] Kurgusal bir evrende geçen "Alvin'in Macerası" isimli hikayenin, baş karakteri olan Alvin Flores'in başına gelen, bir takım kötü olaylardan sonra, intikam arayışı için yola çıkar. Fakat bu yolda yeni amaçlar edinir, y...