Hikaye 9

23 7 25
                                        

*Hiçbir şey görmezden gelinmekten, yerine başkasının konulmasından, unutulmaktan ve yalan söylenmiş olmaktan daha çok acıtamaz*(Çeviridir, hatam varsa kusura bakmayın )

Yıldızların neredeyse Ay kadar parlak olduğu bu akşam ailem tarafından terk edilişimin 11. yılının akşamı. Ve aynı zamanda sevdiğim kişi ile ilişkimizin sonlandığı akşam. Issız ve geniş sokakta korkmaksızın yürüyorum bir yandan da ailemin beni terk ettiğini düşünüyor, anılarımızı hatırlıyorum.

Aniden durdum hiç mutlu olmadığımı fark ettim çünkü küçükken, o küçük, masum Arzu hiç mutlu olmamış aslında.

Düşüncelerimi ağlama sesi böldü, ani refleksle arkama döndüm. Kıyafetleri eskimiş, zayıf küçük bir çocuk kaldırımda oturmuş içli içli ağlıyordu. İçimdeki yardım etme dürtüsüyle yanına oturdum. Yanına oturduğumu anlamış olacak ki kafasını yerden kaldırıp bana çevirdi. "Neden ağlıyorsun ?" diye sordum merakla. Küçük çocuğun hıçkırıkları arasında sadece ailesinin, o beş yaşındayken terk ettiğini anladım. Onu sakinleştirmek amacıyla sarıldım ve sırtını sıvazladım. Biraz sakinleştiğini düşündüğümde adını, nerede kaldığını ve okula gidip gitmediğini sordum. "Adım Celal, Sare Öğretmen sayesinde okula gidiyorum. Nerede kaldığıma gelecek olursak..." dedi masumca ve cümlesinin sonuna doğru gözlerini kaçırdı.

Küçücük çocuğun nasıl sokakta kaldığına hayret ettim fakat bu hayretimi Celal'e yansıtmadım. "Benimle beraber kalmak ister misin ? Bu arada adım Arzu. Tek yaşıyorum hem de yalnız kalmamış olurum." dedim hızlıca. Biraz tereddüt etti, utanarak kafasını salladı. Ama hala gözünde korku ve güvensizlik arası bir duygu görüyordum. Kaldırımdan kalktım Celal'i de kaldırıp bahçeli küçük evimin yolunu tuttuk. Biraz ilerledikten sonra Celal: "Neden tek yaşıyorsun ailen nerede?" diye sordu. Sorusuyla afalladım. Ailem neredeydi bilmiyordum aynı onun gibi. Yanıtsız bırakmak istemedim sorusunu. "Bilmem. Aynı şeyleri yaşadık ikimizde. Ailem beni terk etti on yaşlarındaydım bir ay senin gibi sokakta yaşadım sonra komşumuz Ayten Teyze vardı, o beni büyüttü on yedi yaşıma kadar. Daha sonra vefat etti." O günler aklıma gelince boğazımda bir yumru oluştu, gözlerim dolmaya başladı. Bir şey belli etmemeye çalışarak yürümeye devam ettim. Celal ise sorduğuna pişman gibi görünüyordu. Sorun değil anlamında gözümü kırptım.

Eve vardığımızda Celal'e yatak hazırladım, ona sabah okula gideceğimi ve onu da okula bırakacağımı söyledim, kafasını sallayıp yatağa yattı. Ben de odama gittim fakat uyuyamıyordum. Aklıma bugün olanlar yavaş yavaş doluşurken yatağıma cenin pozisyonunda kıvrıldım ve artık gözyaşlarıma hakim olamadım.

Sabah beni sesiyle delirten alarmla uyandım, gözlerim hafiften yanıyordu. Hazırlandım. Celal'i de okul için hazırladıktan sonra beraber çıktık. Onu sınıfına bırakmadan önce okul bitiminde geleceğini söyledim. Ve Sare dediği öğretmenine baktım fakat dersime az kalmıştı o yüzden okuluma gittim. Saatler biri gösterdiğinde yani derslerimin bittiği vakit Celal'in okulunun  önündeydim.

Celal'e okulun nasıl geçtiğini sordum ve güzel geçtiğini duyduğumda beni bahçede beklemesini söyleyip Celal'in okul yolunda anlattığı Sare Öğretmeninin yanına gittim. Saçları sonbahardaki yaprakların kızılı gibi olan bir kadın gördüğümde Sare olduğunu düşündüm.  Hızlıca yanına gidip "Merhaba, ben Arzu. Celal'in eğitimini siz üstlenmişsiniz sanırım. Onunla artık ben ilgileneceğim bu yüzden bilgi almak istiyorum." dedim ve başımızdan geçen bütün olayları anlattım. Sare olayları iyice anlayınca o da kendini tanıttı sonra "Açıkçası Celal'i ben evime alacaktım fakat abimle beraber  yaşıyorum ve pek de sıcak baktığı söylenemez." dedi. Anladığımı belirttim, Celal'in yanına gidip ona birtakım şeyler almamız gerektiğini söyledim ve AVM'ye gittik.

Bütün işlerimiz hallolunca bir kafede oturduk. Bu sırada Celal bana hayallerinden bahsediyordu. Astronot olmak istediğinden, Ay'da yaşamak istediğinden. "Neden Ay'da yaşamak istiyorsun?" diye bir soru sordum benimle daha fazla iletişim kursun diye fakat böyle bir cevap beklemiyordum. "Dünya'yı kötü insanlar doldurmuş, belki Ay öyle değildir. Haklıydı. Kötü insanlar yüzünden ben de avukat olmak istiyordum ya. Aklımdakileri bir kenara bırakıp Sare'ye -öğlen aldığım numarasından- mesaj attım bize katılması için. O da geldiğinde üçümüz birlikte konuşup gülüştük.

*2 ay sonra*

Celal ile tanışmamın ardından iki ay geçti. Bu geçen zamanda çok anlaşır olduk aynı abla-kardeş gibi. Ayrıca Sare abisi ile büyük bir kavga ettiğinden başka bir eve taşındı. Şimdi ise Celal'in okuluna yetişmeye çalışıyordum çünkü derslerim yüzünden bayağı geç kalmıştım.

Oraya vardığımda okulun giriş kapısının önündeki merdivenlerde oturan Celal'i gördüm. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hemen yanına oturup ne olduğunu sordum. "Beni bıraktığını sandım, onlar gibi, çok korktum." deyip bana sarıldı. Sarılmasına karşılık verdim. Onunla göz temasında bulunup "Bak Celalcim sana söz veriyorum ki seni asla bırakmayacağım, abla sözü." dedim güven verircesine. O da gözyaşlarını silip. "Ben de sana söz veriyorum ailen gibi seni asla yalnız bırakmayacağım, kardeş sözü." dedi ve beraber evimize gittik. Sabah her zamanki gibi Celal'i okula bıraktım ve derse gittim, öğle saatlerine doğru okulun karşı kaldırımına vardığımda bir topluluk olduğunu gördüm. Yolun ortasında ne olduğunu anlamak için insanları hafifçe ittirerek en öne geçtim.

Gördüğüm görüntü hayatımın durmasını sağladı, yaşama sevincimi bitirdi. Ve o an çığlıklar atmaya başladım.

Çığlıklarım bir insanı kulağını acıtmasında çok kalbini acıtır nitelikdeydi.

Tek bir söz çıktı dudaklarımın arasından: "Hani söz vermiştin kardeşim." Sare beni tutmaya çalışıyor fakat ben onun kollarının arasından kurtulup Celal'e ulaşmaya çalışıyordum. Fakat kabullenmeliydim gitmişti bu koskocaman dünyada yapayalnız kalmıştım.
~
Düşünceleriniz?

Melankolik HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin