Bölüm 11: Zamanın tutsakları

33 13 85
                                    

Selam!!! Ben geldimkeee! Ne örüyonuz? Nassınız?

Ayy havalar çok sıcak... Pişiyom..

Neyse sizi yeni bölüm ile baş başa bırakıyom...

Keyifli okumalar!

Bölüm şarkısı: Sema Şener: Porselen kalbim, Sezen Aksu: Küçüğüm.
___________________________

Yeryüzünü, alacakaranlıktan kurtaran şimşekler, her yeri aydınlatıyor, gökyüzünde ki bulutlar, adeta içini dökermişçesine ağlıyor, yeryüzünde ki insanları ıslatıyordu. Şimşekler her çaktığında yorganın altında ki küçük çocuk tir tir titriyor, korkudan, küçük, minik yüreği pır pır atıyor, küçük elleri ile kulağını tıkıyordu. Lakin bu yaptığı hiçbir etki etmiyordu, gürültüyü hala duyuyordu.

Minik bacaklarını karnına kadar çekmiş, başını minik kollarının arasına almış, minik elleri ile kulaklarını kapatmış ve yatağın içinde küçüle bildiği kadar küçülmüş çocuk, sayıklamaya başlanmıştı. Belki kimine göre bu çocuk küçük değildi. Çünkü çocuk 15 yaşındaydı. Ama yine de hangi çocuk böyle bir durumda kalabilirdi ki? O küçük bir çocuktu, kim ne derse desin.

"Lütfen annem ve babam gelsin, lütfen annem ve babam gelsin." diye sayıklıyordu. Halbuki biliyordu ki ne annesi, ne de babası gelmeyecekti. Çünkü annesini toprağa vermişti küçük çocuk, babası, babası nerede, babası kim bilmiyordu bile. Bu evde, ne kadar dayısı gibi gördüğü kişinin evinde, o adamın evinde kalsa da, annesini istiyor, o hiç görmediği babasına ihtiyaç duyuyordu. Bu küçük çocuk sığınacak bir liman arıyordu...

Küçük çocuğun gözlerinden yaşlar bir bir akarken, odasının kapısı aniden açılmıştı. Küçük çocuk irkilerek kapıya bakmıştı. Gelen kişi oydu. Dayısı gibi gördüğü adam. Ama küçük çocuk, adamın yanındaki küçük kızı fark etmemişti bile... Adam nefes nefese hemen ağlayan çocuğun yanına gitmiş, ona sarılmıştı. Küçük çocuk hâlâ korkuyu tüm iliklerine kadar hissederken, "İyi misin? Çok korktun mu?" dedi adam. Çocuk birşey diyemedi. Çok ağlıyordu çünkü. "Tamam, geçti, geçti korkma." dedi adam, küçük çocuğun sırtını okşarken. Küçük çocuk iç çekerek ağlıyordu. Adamın içi burkuldu. Keşke dedi, keşke yanlız bırakmasaydım dedi.

Kim bilir o küçük kız yukarıya çıkalım demeseydi ve bu sesleri duymasaydı neler olurdu... Küçük kız üzgünce kendinden yaşça büyük olan çocuğun yanına minik adımlarla ilerledi ve yavaşça, küçük çocuğu korkutmadan yatağa oturdu. Yaşlı adam küçük kız çocuğunu görünce hafif geri çekildi. Küçük çocuk ise ıslak gözlerini ilk yaşlı adama, sonra daha yeni fark ettiği, kendinden 5 yaş küçük olan, kız çocuğunu gördü. Küçük kız çocuğu minik elini çocuğun eline uzatıp, "Sen iyi misin? Neden ağlıyorsun?" dedi mırıldanarak. Küçük çocuk eli ile gözlerini silip, "Korktum, uyanınca yanımda kimse yoktu, sonra şimşek çakınca korktum." dedi. Küçük kız, "Annen veya baban yok mu? Onların yanına gitseydin ya?" dediğinde küçük çocuğun gözleri daha çok dolmuş ve titreyen sesiyle, "Benim annem öldü, babam ise kim bilmiyorum." dedi. Küçük kız ölüm kelimesini biliyordu, annesi melek olmuştu, ama babasını nasıl bilmiyordu ki? Küçük kız bunu düşündü. Ama sonra çocuğu üzmemek için birşey demekten vazgeçti ve birden kendini çocuğun yanına attı. Yaşlı adam onlatı sadece burukça izliyordu. Küçük çocuk şaşkınca kıza baktı, "Ne yapıyorsun? Hem senin burada ne işin var ki? Annem ve baban merak eder seni, gitsene." dediğinde küçük kız, acı içinde gülümseyip, "Benim de annem ve babam yok ve bende şimşeklerden korkuyorum, sen benden büyüksün, beni korursun dimi bu şimşeklerden?" dedi masumca.

Hapsolmuş ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin