Bölüm 13: Gerçeklerin gölgesinde

26 11 18
                                    

Ayy helüüü! Nasılsınız? İyi misiniz? Ben geldim!

Biliyorum yine gecikti... Ama staj görüyorum bu sene... Hem staj hem okul yoruluyorum. Birde hastayım...

Neyseee bölüme geçelim...

Bölüm şarkısı: Ahmet Kaya: Nereden bileceksiniz?, Sezen Aksu: Küçüğüm.
_____________________

Yeryüzünde, her canlıyı üşütecek kadar soğuk olmasına rağmen, bir sürü insan işlerini bitirmiş, erkenden, sıcacık evlerine gidip, karısıyla, çocuklarıyla, ailesiyle bu karlı yılbaşını kutlamak için evlerine gitme de acele ederken, kimse soğuk kaldırıma oturmuş, dizlerini kendisine çekmiş, üstünde sadece dizlerine kadar gelen bir mont ve onun altın da bir kazak, alt olarak da sadece mavi renkte bir pantolon giymiş, tir tir titreyen küçük kızı görmüyor, görenlerde sanki vicdanlarını çöpe atmışlar gibi görmezden gelip, gidiyorlardı.

Küçük kız dolu olan ela gözlerini üst üste kırpıştırdı ve titreyen bedenine küçük kollarını sardı ısınmak için.

Çoğu evin ışığı yanarken, bacalarından sobaların yandığını gösteren dumanlar çıkıyor, bazı evlerden şen kahkahalar yükseliyordu.

Yoldan geçen küçük bir erkek çocuğu, elini tutan annesine kaldırımda oturup, kendini ısıtmak için çaba gösteren kızı parmağı ile gösterdi ve annesine bakarak konuştu.

"Anne, baksana kıza." diyen küçük çocukla annesi ona döndü. Kadın, kaldırım da oturan kızı gördüğünde içi gitti. Kızın yanına yavaş adımlarla ilerlerken, küçük kıza seslendi.

"Tatlım, senin bu soğukta burada ne işin var? Anne ve baban nerede?" diyen kadın ile küçük kız ona baktı dolu gözlerle. Bu kadın ona yardım edebilir miydi ki?

"Hey, iyi misin?" diyen erkek çocuğu kızın yanına oturdu. Ama annesi hızla oğlunu yerden kaldırınca ona döndü oğlan.

"Oğlum, yerde oturma hasta olursun. Gel yanıma." diyen kadın ile küçük kızın dolu olan ela gözlerinden bir damla yaş aktı. Bunu gören kadın hızla kızın yanına gidip, ona yerden kaldırdı ve ellerini kızın yanağına koydu. Lakin, kızın yanağı çok soğuktu. Kadın hızla boynunda ki atkıyı çıkarıp, kıza sardı ve elinde ki eldivenleri de çıkarıp, kızın minik ellerine geçirdi, küçük kızın montunun şapkasını da kafasına geçirdi.

Küçük kız, kadının bu şefkatli halini dolu gözlerle izledi.

"İyi misin bakalım?" diyen kadına küçük kız sadece kafasını salladı.

Kadın onun bu haline şefkatli bir gülümseme gönderip, az ileride olan evine kısa bir bakış attı.

"Tatlım, iyi misin? Bendeki de akıl, tabiki iyi değilsin." dedi ve sonra aklına gelenle işaret parmağı ile az ileride bulunan evini işaret etti küçük kıza. Küçük kız dolu ela gözlerini kadının gösterdiği yere çevirdi.

"Bak, orası benim evim, gel sana sıcak birşeyler vereyim, sonra da aileni ararız, tabi telefon numaralarını biliyorsan." dediğinde küçük kızın elaları kadının mavileri ile buluştu. Titreyen sesiyle, "Ailemin telefon numarasını bilmiyorum." dediğinde kadın ona sıcacık gülümsemesini gönderip, "Olsun, gel önce eve gidip, sıcak birşeyler iç. Isın biraz. Sonrada polise gider, aileni buluruz, olur mu?" dediğinde küçük gözlerinde umut ışığı yandı ve heyecanla konuştu.

"Ailemi bulurlar mı cidden? Beni aileme götürürler mi?" dediğinde kadın tam birşey diyecekken, onlara hızla yaklaşan iki kadın ve bir adamla kadın onlara baktı ve doğruldu.

Hapsolmuş ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin