2 yıl önceHande Baladın
Bağıra bağıra şarkı söyleyerek odamın kapısını açtım. İçeride oturan Zehra'ya baktım koca bir gülümsemeyle.
"Kızım sen manyak mısın? Avrupa ikincisi olmuşuz ne işin var odada?"
Zehra başını telefonundan kaldırıp bana baktı. "Berke mesaj atmış. Tebrik ediyor."
Ofladım. Şu kızın ağzından çıkan o tek isim bile şu an tüm neşemi bitirebiliyor.
"Ciddi misin Zehra? Aşağıda kutlamaya yapıyoruz gel hadi sende."
Elimi uzattığımda elime baktı uzunca bir süre. Aşağı indiğinde kimsenin ona telefonla uğraşmasına izin vermeyeceğini biliyor. O yüzden bu gelmekteki şüphesi.
"Beş dakika ver bana."
Ona uzattığım havadaki elimi hafifçe salladım ısrar ettiğimi göstermek için.
"Zehra lütfen ya. Başka zaman konuşursun."
"Başka zaman konuşamıyoruz işte Hande. Bir mesajıma beş saat sonra dönüyor normalde. Şimdi bu fırsatı yakalamışken bırakamam."
Neden bir mesajına beş saat sonra dönmesinin bir sorun olduğunu düşünmüyor? Gerçi Zehra bu zamana kadar Berke'yle alakalı yanlış olan neyi düşünebildi ki?
"Gerçekten kendini bu kadar mı muhtaç görüyorsun ona Zehra? O senin için bir fırsat olmamalı."
Homurdandı. "Dedi aşktan bi haber Baladın."
Dedi ona duyduğum sevgiden bi haber Güneş.
"Ama bak ben yine de sana anlatıyım." Diye devam etti alay dolu bir sesle. "Biz buna sevgi diyoruz. Bir insana duyduğun aşırı ilgi gibi düşünebilirsin. Karnında kelebekler filan da yalan değil bak."
"Biliyorum, karnımda kıpır kıpırlar her an."
İlgisini çekmiş olacağım ki telefonunu kapatıp bana baktı. Yanına geldiğimden beri ilk defa ciddiye alabilmişti beni. O da en olmayacak yerde.
"Senin aksine sevginin bir tanımı olmadığını da biliyorum Zehra. Aşırı ilgi ya da sürekli onu düşünmek filan değil. Bir tanımı olamaz sevginin."
Ümit Yaşar'ın aklıma gelen sözleri istemesem de ağzımdan döküldü. Zehra'nın bunu hak etmediğini düşünsem de içimden çıkmasına izin verdim. Madem Zehra ve benim birlikte biz olmamız olmayacak bir şey içimde kalmasın, kurtulayım artık.
"Korkunun olduğu yerde aşk yoktur. Cesarettir sevmek. Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır. Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan, bencilliği hiçe saymaktır."
Yüzünde yarım bir tebessüm. Dudağının kenarı hafifçe kıvrılmış. Bir anlığına da olsa onun hoşuna gitmiş olmak bile çok kıymetli benim için.
"Ağladıkça o güçlenir içimizde. Akmaz, gözyaşı değildir sevgi. Kuş değildir uçmaz, çiçek değildir koklanmaz. Bitmez çile değildir. Ne desen o değildir sevmek..."
Yüzündeki gülümseme iyice genişlediğinde o gülümsemeyi solduracağını bildiğim sözler çıktı dudaklarımın arasından.
"Çok iyi biliyorum karnımda uçuşan sayısız kelebekleri Zehra. Sen yaşatıyorsun onları. Sen varsan uzuyor ömürleri. Yoksan belki bir gün."
Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silinirken kaşları çatılmaya başlamıştı.
"Sarhoş filan mısın?"
Gülümsedim. "Öyle olmasını mı dilerdin?"
Ayağa kalktı korkmama sebep bir ifadeyle. "Yanlış anlamadım değil mi?"
Gülümsemeyi bıraktım başımı hafifçe sağa sola sallarken. "Hiç sanmıyorum."
"Hande sen benim en yakın arkadaşımsın!" Beklenmedik bağırışıyla istemsizce bir adım geri gittim. "Şaka mı bu ya?"
"Sinirlenmene gerek yok." Gözleri ateş saçıyor. "Senden bir beklentiye girerek söylemedim."
Cevap vermeden bana bakmaya devam etti. Siniri yerini kırgınlığa bıraktı ama ben kırgınlığının sebebini de sinirinin sebebine de anlamadım.
"Sen benim en yakın arkadaşımdın! Ben şimdi nasıl sarılacağım nasıl anlatacağım sana ya?"
"Zehra olayı saçma sapan hale getirme. Sana ihanet etmedim ben."
Başını olumsuz anlamda salladı. "Sen beni seviyorsun." Bunu derken gözlerime bile bakamadı. Bu kadar kaçıyor sevgimden. "Hande sen beni severken ben hiçbir şey olmamış gibi davranamam."
Kaşlarımı çattım. Ona söylerken aklımda olmayan tek şeydi. Bir anlığına çıktı aklımdan arkadaşlığımızı bitirebileceği ihtimali. Kaç zamandır sırf o yüzden içimde tuttuğum şeyi nasıl olur da unutup anlatmıştım.
"Zehra ben alıştım. Vallaha bak sorun değil benim için."
Başını olumsuz anlamda salladı tekrardan. "Benim için sorun. Ben yapamam Hande. Her hareketimi sana umut mu veriyorum endişesiyle düşünüp tartamam. Sana sarılırken senin kollarını bana çok başka sardığını bile bile sana sarılamam."
Ona baktım. Öfkeden delirmem gereken zamanda bile karşımdaki yeşil gözler sakinleştiriyor beni. Ona bağırmak, onun kendini kötü hissetmesine sebep olmak fikri bile benim için çok uçuk geliyor. Ben ona hiçbir şekilde kıyamam. Fakat onun için benim onu sevmem bile kendini kötü hissetmesine sebep.
"Aklımı sikiyim." Sessiz bir küfür edip arkadaki boşluğa yürüdüm. Aklıma gelen şeyle arkamı dönüp ona baktım.
"Ne olucak?"
İkimiz de aynı anda sorduk. Ama bu soruyu onun sorması beni çok daha fazla sinirlendirdi.
"Asıp kesen sensin Zehra ben mi söyleyeyim ne olucağını?"
"Kolay mı sanıyorsun?" Derin bir nefes alıp verdi. Sesi sorusunu sorarken çok yüksek çıktığı için kendini sakinleştirmek istedi sanırım. "Hande kolay mı sana onları söyleyebilmek?"
Ofladım. Hem bu kadar zorlanıyormuş gibi yapıp hem de bana hiçbir çıkar yol aramıyor. Direk kestirip atıyor beni.
"Zehra kolay olan seni sevmediğini bildiğin o çocuktan beş saat geçmesine rağmen hala telefonun başında mesaj beklemen mi? Yanına gittiğinde seni dünyanın en kötü insanı gibi hissettirmesine rağmen hala onu sevmek mi kolay olan? Anlamıyorum, anlamak da istemiyorum. Senin demeye cesaret edemediğin şeyi çok daha fazla kahrolacağımı bile bile yine ben diyebiliyorum. Ve kolay da değil bak."
Önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. O sırada telefonuna gelen birkaç mesajla Zehra'nın bakışları bir anlığına da olsa telefonuna kaydı. Ama bana yetti.
"Seneye milli takım kampında görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönülçelen / HanZeh
Fanfic"Korkunun olduğu yerde aşk yoktur. Cesarettir sevmek. Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır. Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan, bencilliği hiçe saymaktır." Yüzünde yarım bir tebessüm. Dudağının kenarı hafifçe kıvrılmış. Bir anlığına da ols...