1 yıl önceHande Baladın
Uyumak için yatakta kıvrandığım saat sayısı üç. Uyuma uğrunda çıktığım bu savaşa gayet erken bir saat dilimi olan on ikide başlamış olmam belki hataydı. Belki biraz kendimi yormam gerekiyordu ama her ne bok olursa olsun üç saattir gözüm kapalı bir şekilde şu yumuşacık yatak yastık ikilisinde mışıl mışıl uyumam gerekiyor.
Oflayarak mağlubiyeti kabullenmiş bir halde yastığımı yatağın başlığına yaslayıp hafif doğruldum. Sırtımı oraya yaslayıp telefonumu aldım elime.
Zehra Güneş'den 2 bildirim.
Ha siktir!
Merakla mesajını açtım. Hala beni bu kadar heyecanlandırabilmesine küfürler ede ede ekranın açılmasını bekledim.
Ona duyduğum nefret aşkın çok önüne geçti. Ama aşkın nefrete ne yakın olduğunu biliyorum.
Zehra Güneş: haklıydın berke konusunda
Zehra Güneş: beni aldatmışMesajını birkaç kez okuduktan sonra telefonu kapatıp yatağa koydum.
Yarın onu o günden sonra ilk defa görüşeceğim. Birkaç maç yaptık Vakıfbank'la ama hiçbirinde ne o benim ne de ben onun yüzüne bakabilme cesareti gösterebildi. Voleybol federasyonunun yaptığı birkaç davette de aynı şekilde birbirimizde kaçtık gece boyu. Ama şimdi her şey o kadar kolay olmayacak. Ne o benden kaçabilecek ne de ben. Milli takım sezonu yeniden başlıyor ve ekibin takımda görmeyi en son istediği şey iki oyuncusunun birbiriyle konuşmaması.
Yataktan kalkıp mutfağa gittim ve kendime bir bardak su katıp birkaç yudum aldım.
Yarın ne yapacağımı bilmiyorum. Bu hayatta hep arkasını düşünmeden yaptım eylemlerimi. Bir anda Zehra'ya onu sevdiğimi söylemem aptallığı gibi. Ama şimdi içimden geleni yapmaman gerektiğini biliyorum. Çünkü içimde bir yıldır ona karşı büyüttüğüm zoraki nefret daha onu gördüğüm ilk anda yıkılacak. Ben takınmam gereken o gardı bulamayacağım bile ve Zehra'ya gülümserken bulacağım kendimi. Bunu istemiyorum.
Aldığım yaralar kadar o da kanasın yine istemiyorum. Onu üzmek hala beceremediğim şeyler arasında, bundan eminim. Bunun böyle olmasından hoşnutum da. İstediğim tek bir şey var. Onun benimle iki mesajla, bir tebessümle ya da güzel bir sarılmayla eskisi gibi olamayacağını bilmesini istiyorum. Umarım bu isteğim becerebildiğim şeyler arasına girer. Tekrardan Zehra'dan yaralar almak istemiyorum. İyileştiremiyorum.
*
Arabadaki çantamı alıp omzuma taktım. Yorgun adımlarla elimdeki kahveyi içerek salona doğru yürümeye başladım.
Gece boyunca uyuyamadıktan sonra o boktan uykum tam da olmaması gereken yerde, alarmıma 1 saat kala geldi. Hiç uyumasaydım bundan çok daha dinç gözükürdüm. Şu an kendimi gecenin bir yarısı sahura kaldırılmış gibi hissediyorum.
Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi Zehra Güneş baskısı var üstümde. Ayaklarımın geri geri gitmesine en büyük sebep olarak duruyor.
Akşam mesajına cevap vermedim. Berke seni aldattıysa buyur benim omzum boş burada ağlayabilirsin ben de seni teselli ediyim diyecek halim yoktu.
Onun umrumda olmamasını dilerdim. Şu an buraya gelen herkes gibi tekrar takım arkadaşlarımla bir araya geleceğim için mutlu olmayı isterdim. Gergin olmayı değil.
Yükselen seslerin geldiği soyunma odasının kapısını açtım. Yapabileceğim en mantıklı şey enerjik gözükmek. Yoksa ben yerdeki bir topa manşet alıyım derken uyuyacağım çok belli.
"Günaydın!"
Soyunma odasında Ebrar, Zehra, Tuğba ve Ayça var. Gerçekten enerjik olmam gereken son insanlar sanırım.
"Günaydın Hande." Dedi Tuğba.
Zehra'ya bakmamaya çalışarak boş duran bir yere yürüdüm.
"Herkes nerede?" Çantamı açarken konuşuyordum.
"Geç kaldığından haberin yok herhalde. Beş dakika kaldı antrenmanın başlamasına herkes salonda." Diyen Ayça'yla birlikte saatime baktım.
Uyandıktan sonra o kadar gerginliğin arasında saat kontrol etmek hiç aklıma gelmemişti. Kolluklarımı çıkartıp birkaç eşyamı daha aldım ve onlara döndüm. Geldiğimden ber beni izlediğinin farkında olduğum Zehra'ya kaçamak bir bakış attım. Ona bakmak bile dengemi alt üst ediyor. Hafif bir tebessüm etti ama umursamadan Ayça'ya döndüm.
"Dikkat edin böyle oturmaya devam ederseniz siz de geç kalıcaksınız."
Odadan çıkıp sahaya doğru yürümeye başladım bir yandan kolluklarımı takarken. Sahada gördüğüm Simge'nin yanına yürümeye başladım.
"Günaydın herkese!" Günün çok daha fazla aydığı insanlar.
Bana da birkaç günaydın geldiğinde sahanın bir ucundaki Simge'nin de yanına gelebilmiştim.
"Günaydın Handan da sana pek aymamış gibi. O gözler ne yavrum?"
"Gelmeden ot içtim aşkım."
"Yarasın."
Gelen Zehra'ya baktım uzak olmanın verdiği rahatlıkla. Keşke ondan nefret edebilsem.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" Diyen Simge'ye baktım. Her şeyi bilen az insanlardan birisi.
"Birbirimize iki yabancı olmayı."
Gülümsedi ama bir şey demeden yanımdan ayrıldı. Dediğime inanmadığı gülüşünden belli oluyordu.
*
Antrenman bittikten sonra yere oturup suyumdan birkaç yudum aldım. Simge ve Ebrar konuşurken ben de sadece ara ara dahil olmaya çalıştım. Aklım çok başka yerde çünkü.
Aklımın olduğu yer yanımıza gelip oturduğunda derin bir nefes alıp verdim. Yanımda oturuyor.
"Neye gülüyorsunuz bu kadar çok? Kıskandım sizi uzaktan izlerken geldim hemen yanınıza."
Simge önce bana sonra Zehra'ya baktı.
"Hande'nin ot içmeye bu kadar düşmesini konuşuyorduk."
Bu sefer üzerimde hissettiğim bakış Zehra'ya aitti. Nefeslerim anında düzensizleşirken ona baktım. Bakmamam gerekiyordu. Yapmam gereken en son şey onunla göz göze gelmekti. Aynı zamanda yapmam gereken ilk şey.
İçimde var olduğunu unuttuğum tüm o kelebekler bu anı beklermiş gibi çıktı kozalarından. Uçuştular, oraya buraya çarptılar. Nasıl çarpmasınlar ki zaten? Ben bile ayağa kalksam dengemi sağlayamam.
"Doğru mu bu duyduklarım?"
Yüzünde alayla beraber yerleşen tebessüme baktım. Sahte bir tebessümle başımı salladıktan sonra başımı ondan çevirdim. Yapmam gereken ilk şeydi. Belki de son.
"Benim kalkmam gerekiyor."
Oturduğum yerden kalktım kimsenin bir şey söylemesine izin vermeden. Zehra'nın yapmaya çalıştığı şeyi anlıyorum. Benim arkadaşlığımı istiyor tekrardan. Ama bende onunla arkadaşmış gibi yapıcak enerji kalmadı. Onunlar arkadaş olmak istemiyorum, onu hala deli gibi seviyorum ve sırf ufak da olsa bir tatmin yaşayabilmek için onunla arkadaş olmayacağım.
"Hande! Bekler misin?"
Ona karşı koyabilirsem tabi.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönülçelen / HanZeh
Fiksi Penggemar"Korkunun olduğu yerde aşk yoktur. Cesarettir sevmek. Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır. Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan, bencilliği hiçe saymaktır." Yüzünde yarım bir tebessüm. Dudağının kenarı hafifçe kıvrılmış. Bir anlığına da ols...