6.Bölüm

11K 665 64
                                    

Kaan'ın pansumanını yaparken bir yandan da azarlamayı ihmal etmiyordum. Neymiş arkadaşının kardeşine yürümüşler, arkadaşı da dayanamamış saldırmış, Kaan da 'benim ablam kızar, size iyi kavgalar' deyip gelememiş. Olayın içindekiler on beş yaş ve altı bu arada. Hatırlatmak istedim.

Kaan akıllanmayacaktı ve ben boşa kürek çekiyordum. Onu saldım ve odama geçip, Kerem'i aradım ama açmayıp, bilgisayara geçmemi söyledi. Böylece Kerem, Aslı, Burak ve ben görüntülü görüşmeyi başlatmıştık. Aslı mutfakta bilgisayarı masaya koymuş, kendisine sandviç hazırlıyordu. Burak her zamanki gibi yatağında uzanmış, yarı uyaklar halde bize bakıyordu. Kerem ise yüzünde abartılı bir sırıtışla bize bakıyordu.

"Söyle bakalım Kerem, neymiş benim kıskançlıktan öleceğim o şey?"

Kerem büyük sırıtışıyla masasının kenarından dikkatle bir şey aldı ve kameraya tuttu. Basketbol topuydu. Ben neyi kıskanacağımı düşünürken topu elinde biraz çevirdi ve üzerindeki lekeyi gösterdi. Kameraya yaklaştım. Hayır, leke değildi. Bir şekil vardı.

"Ne var üstünde?"

"Anadolu Efes'in maçına gittim dün ve bu gördüğün topu Doğuş Balbay'a imzalattım!"

Gözlerim ve ağzım aynı anda açılırken istemsizce küfür etmiştim. 

"Saçmalama Kerem! Bu gerçek mi!?"

Hızla kafasını sallayarak beni onayladığında dokunabilecek gibi elimi ekrana uzattım. "Sen ne şanslı bir şerefsizsin ya!" diye hayıflandığımda ise kahkaha atmıştı. Böylece on dakika kadar Kerem'in şansından bahsedip, ona küfürler ederek tebrik ettik. Bu sırada Aslı da hazırladığı sandviçle masaya oturmuştu.

"Benim de haber vermem gereken bir mesele var aslında ama nasıl söylesem bilemiyorum?"

"Üvey evlat olduğunu mu öğrendin?" diye espiri yapan Kerem'e Aslı ve Burak yüzünü buruştursa da ben başımla onayladım hemen.

"Evet, öyleymiş."

Kimse reaksiyon göstermezken sessiz kaldım. Bu sırada Aslı sandviçinden bir ısırık daha almıştı.

"Ee Nil, söyle artık."

"Söyledim ya, üveymişim."

"Off abi uykum var zaten, Nil diyeceğin bir şey yoksa kapatıyorum."

Burak'ın sözleri üzerine öfkeyle yüzümü sıvazladım.

"Lan salak söylüyorum ya, üveymişim üvey! Hastanede bipolar hemşirenin biri almış beni farklı bir bebeğin yerine koymuş. Gerçek ailemle tanıştım geçen gün."

Aslı bir ısırık daha aldı sandviçinden, bu sırada Burak da "Ben yatıyorum." diyerek konuşmadan ayrıldı. Kerem de hülyalı gözlerle topuna bakarken veda ederek konuşmayı kapatmıştı. Aslı ile yalnız kaldığımızda o da sessizce son lokmasını ağzına atmıştı. Ne yapacak diye onu izlerken lokmasını yutup, elini ekrana doğru uzattı. "Yemeğim de bittiğine göre görüşürüz kanka, bu arada daha az film izle ve uyurken arkanı örttüğünden emin ol." deyip kapattı.

Boş ekrana bakarken öylece kalmıştım. Allah'ın beyinsizleri ya! İnanmamışlardı bana. Gerçi inanılacak bir hikaye de değildi ama olsun... Bilgisayarı kapatıp, odamdan çıktım. Umay ablam gelmiş, mutfakta kendisine yemek ısıtıyordu. Kaan ve ben yemiştik zaten. İnci ablam da henüz gelmemişti.

"Nasıl geçti günün?"

"Ali abimin atölyesine gittik, fotoğrafçılığın bir tuşa basmaktan fazlası olduğunu öğrendim falan... Senin nasılı?"

"Sanırım dünyadaki kölelik sistemine boyun eğmek üzereyim. Bağımsız işler güzel ama sadece cebime harçlık giriyor biraz. Bu şekilde tüm yük İnci ablamın üzerinde... Sektör de bizim gibileri harcıyor."

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin