Emre telefonla konuşmuş, sonra sokağın bir köşesine kusmaya başlayan bana yardımcı olmuş ve en sonunda da beni bir çorbacıya getirmişti. Ben istemesem bile zorla çorba içirmişti bana ve hala sarhoş olsam da aklımın birazcık bile olsa daha normal çalışmaya başladığını hissetmiştim.
"Ben istemedim." dedim yayvan ağzımla. Somurtuyor ve dirseğimi masaya dayamış, elimle de başımı tutuyordum.
"Neyi?" dedi Emre.
"Ben içmek istemedim. Merak ettiğimi söyledi Damla ama merak falan etmiyordum. Sadece aptalca bir öfkeye kapıldım. Normalde böyle mevzularda akılcı davranırım ama-" dedim ve esnedim. Gözlerim kapanıyordu.
"Düşünme şimdi bunu." dedi Emre yatıştıran bir tonda. Başımı iki yana salladım hafifçe.
"Damla beni kışkırtabildi. Neden biliyor musun?"
Gözlerimi araladım hafifçe.
"Emre... Damla sana karşı-"
"Nil!"
Ve çorbacının girişinden gelen ses ile odağımı o tarafa döndürdüm.
"Gökhan abi?"
Gökhan abim bana doğru gelmiş, hızla başımı iki eli arasına almıştı. Endişeyle bakıyordu.
"İyi misin güzelim?"
Beynim çalışkan günündeydi. Alkole rağmen... Telefonda ettiğim sözleri bir bir koydu önüme. Gökhan abime mi etmiştim onca hakareti?
Harika!
"İyiyim.. Ben özür dilerim. Böyle olacağımı düşünemedim."
"Tamam tamam, sonra konuşuruz bunları. Şimdi eve gidelim, olur mu?"
Ben zor da olsa başımı sallayıp, onu onayladığımda Emre'ye döndü. Kaşları çatılmış, sert bir ifadeyle bakıyordu.
"Arkadaşım." dedim hemen. Buna rağmen yüz ifadesi sertliğinden bir şey kaybetmemişti. En ılımlı olduğunu düşündüğüm abim bile Emre'ye böyle yaklaşıyorsa işim işti. Üstelik sadece arkadaşım demiştim.
Emre'nin selam vermesiyle sadece belli belirsiz bir baş selamı vermiş ve beni çorbacıdan çıkarmıştı.
Arabaya bindiğimizde ise daha fazla dayanamadım ve uykuya daldım.
*
"Şimdi benim anlamadığım şey şu, bu kız kör kütük sarhoşken sana nasıl adres verebildi?"
Deniz abim Gökhan abime sormuştu bunu. Ben ağrıyan başımla sabah sabah sorguya alınmışken tüm aile fertlerim de bu ana tanıklık etmek için salondaydı. Gökhan abim henüz Emre mevzusuna girmemişti, bense gergin bakışlarımı ona çevirmiştim şimdi. Anlatacak mıydı?
"Yanında bir arkadaşı vardı, o söyledi."
"Kim? Akın mı?" dedi Ali abim.
Gökhan abimin gözleri bendeydi ve benim yalvaran bakışlarıma aldıracak gibi durmuyordu.
"Hayır... Başka bir çocuk."
"Çocuk?" dedi Deniz abim sorgulayarak. "Umarım en fazla on üç yaşındadır bu çocuk."
"Yok, daha fazla duruyordu. Nil'e soralım, kaç yaşındaydı dünkü çocuk?"
Gökhan abimin de pis yüzünü gördük şükür.
"Bilmem ki... En fazla on beştir herhalde." Sesim neredeydi ve ben ne saçmalıyordum.
"Nil!" diye uyarı geldi Deniz abimden ve ben de başımı kaldırdım. Deniz abim burnundan soluyordu resmen. Abiler tamam, kıskançtı, anladık. Emir de onlara özeniyor olsun, onun da huysuz duruşunu anlayabiliyordum ama babam. Abilerimin baskısına laf etmediği gibi merak ve ciddiyetle beni izliyordu. Annem ise yazık, arada bir rahat bırakın kızı demekten başka bir şey yapamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Mi Ailem?
Humor18 yaşında gerçek ailemle nasıl mı tanışıyorum? Oynat bakalım!