Hafta sonu olduğunda eşyalarımı İnci ablamın arabasına yerleştirip, evden çıkmıştık. Önce mezarlığa gitmek istemiştim. Annemle babamın yanına. Ablam da sessizce onaylamıştı bu dediğimi, şimdi ise bana mahremiyet sağlamak için biraz uzağımda elleri cebinde bekliyordu. Yan yana duran iki mezara baktım önce sessizce. Sonra uzanıp, avuç içimi annemin toprağına yasladım. Hissettiğim tek şey ise soğuk olmuştu.
"Olanlardan haberiniz vardır belki?" deyip buruk bir gülümseme ile gözlerimi mezar taşlarına diktim. "Meğer sizin kızınız değilmişim. Biyolojik olarak tabii... Benim anne ve babam olmaya devam edeceksiniz, bu sonsuza kadar böyle kalacak."
Nasıl devam etmem gerektiğini bilemediğim için kısa bir süre sustum. Burnum sızlıyordu.
"Gamze ile kavuştunuz değil mi? Siz üç sene önce öğrendiniz gerçekleri, vefat ettiğinizde. Şaşırmış olmalısınız... Şimdi ben de diğer anne ve babama kavuşacağım. Onlar iyi insanlara benziyorlar, özellikle annem. Her görüştüğümüzde hüzünleniyor, ağlıyor. Onu daha fazla üzmeye hakkım yok. Babamsa senin gibi..." deyip, Yahya babamın mezarına diktim gözlerimi. "...Gözlerinde gördüğümün aksine güçlü duruyor karşımda."
Derin bir nefes alıp bırakırken, elimi de topraktan çektim ve birkaç adım geriledim.
"Ben yeni bir hayata başlıyorum, yaşadığım ev ve içindeki insanlar değişecek. Artık anne ve baba kelimelerini kullanmayı unuturum sanıyordum ama işte kader... Yeniden anne ve baba diyeceğim. Umarım bana darılmazsınız ve anlarsınız. Hem Gamze de yanınızda, bana kızmaya hakkınız yok."
Sonda oyuncu bir tavırla kızmıştım, o anda da kısılan gözlerimde biriken birkaç damla hızla yanaklarımdan süzüldü.
"Reyhan anne... Yahya baba... Gidiyorum ben. Ama sık sık geleceğim..."
Son bir kez daha gözlerimi mezarların üstünde gezdirdim ve arkamı dönüp, hızlı adımlarla mezarlıktan uzaklaşmaya başladım. Hiçbir şey demeden İnci ablam da peşime takıldığında sessizce arabaya binmiştik. Onun da gözleri biraz kızarmıştı. Bu yüzden ne ben onun yüzüne bakıp, konuştum, ne de o. İkimiz de rahatlamak için birbirimize zaman veriyorduk...
*
Büyük demir kapı beni gören koruma tarafından açılmıştı. İçeri girip, arabayı evin önüne park ettiğimizde ise evdekilere haber gitmiş olacak ki en önde annem olmak üzere Deniz hariç herkes kapıya gelmişti. Haberleri yoktu kararımdan.
"Hoş geldiniz kızlarım, gelin biz de kahvaltıya oturacaktık tam."
Onun neşeli sesine karşın gülümseyip, bagaja doğru ilerledim ve açtım.
"Geliriz anne ama önce şu eşyalarımı odama mı taşısak?" deyip valizlerden en üstte olanı zorlanarak da olsa alarak yere indirmiştim.
Hepsi olduğu yerde durmuş, şaşkınca bana ve valizime bakarken annem sadece gözlerime bakıyordu. Ona ilk kez anne demiştim, acaba hızlı mı olmuştu? Kadına iki şoku birden yaşatıyordum resmen.
Ablamın arkamdan hafifçe güldüğünü duyduğumda babam da gür bir kahkaha atmıştı. Yüzüne baktığımda mutluluğunu somut olarak hissetmiştim sanki. Hüznünü göstermeyen adam, konu mutluluğuna gelince oldukça cömertti belli ki. Ben de gülümsememi büyüttüm hemen. Ve nihayet annemden beklediğim atak da gelmişti. Hızla bana sarılmış, yine ve yine ağlıyordu.
"Ama senin de güldüğünü göremedim be anne... Değil mi baba? Anneme bir şey söyle lütfen."
Babamın da gülümseyişi çok daha anlamlı bir hal alırken annemin ayrılmasıyla o sarıldı bu sefer. İlk kez sarılmanın verdiği heyecanla ben de kollarımı sıkıca ona sardım. O sırada annem de kendisini toparlayıp, gülmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Mi Ailem?
Humor18 yaşında gerçek ailemle nasıl mı tanışıyorum? Oynat bakalım!