45.Bölüm

4.6K 340 27
                                    

Ali bana bakıyor, ben ona bakıyorum. Şu şirkete girdiğimden beri en uzun bakışmamızı yaşıyoruz. Ellerimin içleri terlerken suçlu olup olmadığımı düşünüyor, hepsinin sonucunda da suçluluğumu kabulleniyordum. Özür dilemem ve konuyu acilen izah etmem gerekiyordu. Eşofmanla görmenin şokunu da yaşadığım Ali sonunda bana bakmayı bıraktı ve sakin olma gayretiyle masaya doğru geldi. Elindeki kağıtları masaya bıraktıktan sonra da ayağa kalkmak aklına gelen benim yanıma geldi ve çekmecesine doğru bakış atıp bana döndü yeniden.

"Açıklama yapmak için illa sormamı beklemiyorsun inşallah."

Aslında bekliyordum. Neyse.

"Ali Bey ben çok özür dilerim, bugün sizin masanızda çalışmıştım, usb belleğim bir şekilde çekmecenize girdi- Yani Nehir Hanım için getireceğim şeyler vardı, o anda da belleği çekmecenize atmış bulundum. Öyle girdi işte. Acilen de almam lazım, sizi rahatsız etmek de istemedim-"

"Beni rahatsız etmemek için çekmecemin kilidini telle açmaya karar verdin yani." diye alay etti benimle. Ciddi Ali'nin farklı yüzleri de varmış meğer.

Ali'nin sarı kafasında saç bırakmak istemiyordum çünkü haklıydı. Yaptığım şeyin izahı yoktu.

"Haklısınız, saçma sapan bir hareketti. Özür dilerim. Şimdi o belleği bana verebilir misiniz? Lütfen."

Ali tek eli belinde, diğer eliyle yüzünü sıvazladı ve bana baktı ama onun da uzatmak istemediği belliydi. Masadaki kalemliğe uzanıp, anahtarı çıkardığında kendime küfretmek istedim. Anahtar gözümün önündeymiş!

Çekmeceyi açtığı anda en üstteki belleği aldım ve teşekkürler ederek hızla ofisten kaçtım.

*

Deniz abimle denize açılacağımız bu cumartesi gününde oldukça mutluydum. Aslında başta sadece arkadaşlarını çağırmıştı, sonra onların eşleri ya da sevgilileri de plana dahil oldu, derken ablam ve o cumartesi boşta kalan ben. Diğer aile fertlerimin hepsinin bir planı vardı çünkü.

Heyecanla yatın üst katına çıkmış ve kalkışı bekliyordum. Bir arkadaşı geciktiği için hala açılamamıştık. Benim heyecanım ise abartı düzeydeydi. Denizi çok seviyordum çünkü. Sonunda motorun çalıştığını duyunca sevinçle ayaklandım ve aşağı inen merdivenlere yöneldim. Abimlerin yanına gitmekti amacım ama aşağı indiğimde tüm neşem solup gitmişti. Kalabalığın içinde hala insanlarla görüşen, geciken arkadaşı tanıdığım biriydi. Caner. Arabasını pert ettiğim adam...

O beni görmeden kendime gelip, hızla katları geri çıktım ve bıkkın bir nefes bıraktım. Nereden çıkmıştı şimdi bu adam? Hayır keyif yapacağım günde böyle tatsız bir tesadüfe gerek var mıydı?

Üst kata çıkan adım sesleri ile telaşlansam da gelenin ablam olduğunu görünce rahatladım.

"Nil, ne yapıyorsun burada?"

"Hiç, denizi izliyorum işte."

Ablam gülümseyerek yanıma geldi.

"Aşağı gelsene, Deniz de seni soruyor."

"Gelmesem?"

"Anlamadım? Neden gelmeyeceksin ki?"

Neden gitmeyecektim ki? Güzel soru.

"Bir süredir başım dönüyor, hareket etmesem daha iyi olur şimdi."

Ablam bir an duraksadı.

"Hay Allah, ne zamandır böyle?"

"Çok değil ya, bu sabah başladı." dedim telaşlanmasın diye ama fayda etmedi.

"Sabahtan beri başın dönüyor ve bunu yeni mi söylüyorsun Nil!?"

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin