35.Bölüm

5K 380 47
                                    

Aradan iki hafta geçti. İki yoğun hafta...

Başımı kaşıyamadım desem abartmış olmam. Gökhan abimle Irmak ablam bir anda işi ciddiye bindirdi. Emre'yi o gece kafede son görüşümden iki gün sonra Bursa'ya, Irmak ablanın ailesi ile tanışmaya gideceğimizi öğrendim ve annemin ısrarıyla en azından bu işler olurken eve dönmeye karar verdim. Düğüne kadar, okul ve düğün işleri arasında koşturup, durduk.

Önce annemler dünürleriyle tanıştılar. Irmak ablanın anne babası son derece şeker insanlardı, Bursa'da bizi çok iyi ağırladılar. Gördüğüm kadarıyla orta sınıf, kendi halinde iyi bir aileydi. Irmak ablanın erkek bir kardeşi de vardı. Adı Tuna'ydı, son sınıf tıp öğrencisiydi ve nişanlıydı. Ablasına göre daha hızlıydı. Onun da okul biter bitmez evleneceğini öğrenmiştik.

Bursa'da nişan yapılmıştı, döndüğümüzde ise İstanbul'da yapılacak olan kına ve düğüne sadece bir hafta kalmıştı. Durup durup bir anda üstümüze yığmışlardı resmen tüm yükü. Ama yılmadım ve okuldan kalan tüm zamanlarda gelinlik seçmeceden, düğünün yapılacağı mekanda ikram edilecek yemeklerin tadımına kadar her şeyde vardım. En güzeli ikramları tatmaktı tabii ama annemin de gözü üstümdeydi. Düğün öncesi kilo almamı istemiyordu haklı olarak.

Ve bir gün arayla bol oyunlu bir kına, sonra da gösterişli bir düğün yapılmıştı.

Gökhan abimler evlerini ise şu anki evimize yakın bir yerde seçmişlerdi ama şu an balayındalardı. İsviçre'de.

Bense Aslı'ların yanına dönmüştüm, elimdeki telefonla da Emre'yi arayıp aramamak arasında gidip geliyordum.

Bu süreçte sadece birkaç kez mesajlaşmıştık, ikimiz de birbirimizin üstüne gitmek istemiyorduk sanki. Akın'ı ise düğünde görmüş ve sürekli bir bahane ile kaçmıştım. Üstümdeki gerginlikle onunla konuşamazdım ama bir noktada da Emre'nin tahminleri doğru mu öğrenmem gerekiyordu.

Bir anda çalan telefonum heyecanla ekrana bakmama sebep oldu ama Emre değildi, Deniz abim arıyordu. Telefonu açtığımda yarın okuldan sonra şirkete gelmemi söyledi, belli ki yeni işime başlıyordum. İçimde tatlı bir his oluştu, kendi işimle alakalı bir şeyler yapacaktım değil mi? Bu harika!

*

"Çay kahve mi taşıyacağım yani!?"

Deniz abim benim hayretime anlamadığını gösteren bakışlarıyla karşılık verdi.

"Nil sen garsonluk yapmayacak mıydın zaten? Düşündüm ki önce ortama alışsın kardeşim, üst alt ilişkisini kavrasın. Hem sonra patron kızı diye ön yargılarla uğraşırsın, seni düşünüyorum ben."

Deniz abime sakin kalmaya çalışarak baktım. Ceza veriyordu kendince ama pabuç bırakacak değildim. Başımı sallayarak onayladım onu. İtiraz ederek şımarık bir profil çizmek istemiyordum şu an.

"Ama merak etme, seni iç mimarlarımızın olduğu kısımda görevlendireceğim. Böylece yapılan işleri göreceksin, senin sorumluluğunu vereceğim kişi ile pratik de yapabileceğini umuyorum."

Ben sessiz kalırken o keyifli ifadesiyle ayağa kalktı ve kolunu omuzuma atıp, odadan çıkardı. Asansöre binip, birkaç kat aşağı indiğimizde geldiğimiz katta sağa dönmüş ve büyük camekanlarla çevrelenmiş bir odaya girdik. Tam oda da diyemezdim aslında, dediğim gibi büyük bir alandı. Etrafta bolca çerçeve, renkli tasarımlar yer alıyordu. İçeride ise altı tane masa vardı. Deniz abimi gören herkes ayaklandığında, o da kolunu omuzumdan çekmiş, beni belimden tutarak öne doğru yönlendirmişti.

"İyi günler, Salih Bey, kardeşim Nil ile tanışın lütfen. Kendisi taze bir iç mimar adayı, bir süre sizinle çalışıp, işleri yerinde görmesini istedim."

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin