29.Bölüm

5.3K 425 37
                                    

Dedim şunun şurasında finallere kalmış bir hafta, artık bir şeyler yapmak lazım; ben de tiyatroya geldim. Hani Emre'ye bilet almıştım ya hani, işte o. Geldim, Emre ile izledim ve şimdi de çıkışında kritiğini yapıyoruz. Mutluydum, onunla konuşmak, beraber bir şeyler yapmak bana iyi hissettiriyordu.

Hem konuşuyor, hem de kalabalık İstanbul sokaklarını insanlara çarpmamaya gayret ederek arşınlıyorduk. Yılbaşı yaklaşmıştı, etrafta bol bol ışıklandırmalar göze çarpıyordu. Hava yavaş yavaş kararmaya başladığı için de biz yürürken ışıklar açılmaya başladığını da görmüştük. İstiklal caddesine geldiğimizde tamamen kararmış bir hava ve renk renk ışıklar çevremizi sardı.

"Acıktın mı?"

"Islak hamburger fena olmaz aslında."

Cevabımla Emre'nin yüzündeki gülümseme büyüdü ve kolunu omzuma atıp, yürümeye devam etti. Bense aşamadığım heyecanımla yeniden baş başa kaldım. O sırada çalan telefonunu ile hiç istemesem de kolunu omzumdan çekmiş, cebindeki telefonunu çıkartmıştı.

"Efendim Semih?... Yok abi ya, Nil ile beraberiz şimdi, başka zaman-..." Kararsız bakışları beni bulunca ne oldu der gibi ona baktım. "Semih'ler buraya yakın bir mekandalarmış, illa Nil'i de al gel diyorlar. Ne dersin?"

Mekan? Nasıl bir mekan?

Gergin hissettim, bu civardaki mekanların da az çok tarzı belliydi... Ama Emre vardı yanımda, bir şey olmazdı yani. 

Omuz silktim.

"Olur."

"Emin misin?" dedi kaşları kalkarken. Neden şaşırmıştı ki?

"Evet."

Kararsızlığı geçmese de Semih'e geleceğimizi söyleyip, telefonu kapattı ve yürüme mesafesindeki yere doğru ilerlemeye başladı. Yine isteksizdi! Bu sefer susmadım ve öfkeyle durdum.

"Emre bak yine yapıyorsun!" dedim hırsla. Anlamadığını gösteren bakışlarıyla baktı. "Arkadaşlarınla görüşmemi neden istemiyorsun!?"

"Nil konu arkadaşlarım değil, sadece-"

"Sadece ne?"

"Sadece gittiğimiz yer bir gece kulübü ve sen sever misin emin değilim." dedi tereddütle. Yanlış anlaşılmaktan korktuğu belliydi ve ben bilinçli olarak yanlış anlamayı seçtim.

"Sen sevip gidiyorsun da bana gelince neden emin olamadın acaba?"

Kollarımı önümde bağlamış, ters ters yüzüne bakıyordum.

"Öyle değil, demek istediğim-"

"Sen bir şey deme Emre ve sadece yürü." Yersiz trip nedir ve nasıl atılır? İşte böyle... İyi miyim ben?

Emre "İyi." dedi benim gibi ters bir tonda ve aynı gerginlikle beni tekrardan kendine çekip, kolunu omzuma attı. İkimiz de gergin ifademizle biraz daha yürüdükten sonra dışarı taşan müzik sesinden şimdiden rahatsız olduğum yere geldik. Kapıdaki adamlar kimliğimize baktı, daha doğrusu benimkine baktı, sırf ayıp olmasın diye de Emre'ninkine bakar gibi yaptılar ve geçmemize izin verdiler.

Ezgi'nin doğum gününde gittiğim mekanı düşününce burası daha karışık duruyordu. Hoş, o mekan o gece sadece Ezgi'nin çevresi için kapatılmıştı ama açık olsa da yine buradan daha tertipli olur diye düşündüm. Yine de standartları yüksek bir yer gibi duruyordu.

Emre'nin yanında ilerideki masaya doğru gittik ve güler yüzlerle karşılaştık. Damla hariç...

Selamlaştık ve masaya geçtik. O sırada içecekleri yenileyecek olan Yağız ve Semih bize ne istediğimizi sordu. Hadi bakalım! Yapsam mı bir çılgınlık? Şöyle fütursuzca alkol alsam, sonra da çevreme bol kusmalı bir eğlence sunsam...

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin