20.Bölüm

7.1K 487 74
                                    

Bir cuma günü daha ve ben psikoloğumun önünde oturuyorum. Bu hafta yaşadıklarımı tek tek anlattığımda yaşadığım çözülmeden ve Deniz'le yüzleşmemden oldukça memnun görünüyordu. Zor olabilir ama bu yaşananlar sana sağlığını kazandıracak demişti. Yani kendimi çok yormadan ara ara böyle iç döküşlerimin olumlu olduğunu anlamıştım, yine de tadını kaçırıp, kendimi kaybetmemem de gerekiyordu. Denge sağlamalıydım.

Seans sonunda teşekkür ederek odadan çıktım ve göremediğim anne oğul ile kaşlarımı çattım. Bu hafta gelmemişler miydi? Yoksa artık hiç mi gelmeyeceklerdi? Ama annesi geçen hafta hiç de toparlanmış durmuyordu acaba başka bir psikoloğa mı gittiler? Irmak Hanım gördüğüm kadarıyla başarılı biriydi...

Ah Nil! Sen  zaten görmek istemiyorum demiyor muydun? Şimdi neyin derdine düştün böyle!?

Bu halim neydi gerçekten... Ama merak ediyordum işte! Acaba danışmaya sorsam, kadın ne düşünürdü? Resmen psikoloğumun kapısında çivilenip, kalmıştım. O sırada arkamdaki kapı tekrar açıldı ve psikolog elindeki kabanla odadan çıktı ve merakla yüzüme baktı. 

"Nil? Bir şey mi söyleyecektin?"

"Şey hayır... sadece benden sonra gelen bir kadın vardı, onu göremeyince merak ettim." dedim dürüst olmaya karar vererek. Bence aptalca bir soru değildi ama yine de gereksizdi. Neyse ki psikoloğum herhangi bir tepki vermemişti. Elindeki kabanı giyinirken "Kendisi bugünlerde biraz rahatsız olduğu için şimdi evlerine gidiyorum." dedi. Ya Irmak Hanım'la doktor-danışan ilişkisi dışında bir dostlukları vardı ya da cidden zengin insanlardı çünkü burası hiç de sıradan insanların geldiği bir yere benzemiyordu. İkinci seçenek ağır basarken Irmak Hanım'la vedalaştık ve oradan ayrıldım. Nedense içimde bir hayal kırıklığı vardı ve ben bunu düşünmemeye çalışıyordum. Çünkü düşünürsem bayağı bir tadımın kaçacağını hissetmeye başlamıştım.

*

Aradan haftalar geçti ve bir daha o anne ve oğlu görmedim. Psikoloğum Irmak Hanım benden sonra eşyalarını toparlayıp, kliniğinden çıkıyor, muhtemelen onların evine gidiyordu. Bense vize haftama girdiğim için dersler yoktu, sadece çalışıp çalışıp sınavlarıma gidiyordum. Birkaç kez ablamların evine gidip, iki üç günlük kaçamaklar yapmıştım ama uzun süre kalmak istemiyordum. Tüm alışma sürecini başa sarmaktan korkuyordum.

Öz ailemle de iyiydik. Aslında onları hemen aile olarak görme telaşıma son vermiş, sadece takılmaya başlamıştım. Deniz'e ise abi diyordum artık çünkü benim çevremdeki pervane duruşu sonunda ona karşı olan tavrımı yıkmayı başarmıştı. Güveni kırıktı ve benden çıkarmıştı ama sonra pişman olmuştu, özür dilemişti, ben de ona ara sıra laf sokarak hırsımı almıştım. Yani aramızdaki kavga da son bulmuştu.

Şimdi ise ailede bambaşka bir telaş vardı. Gökhan abim bizle kız arkadaşını tanıştıracaktı. Bu akşam yemeğindeki misafirimiz o olacakmış ve Emir'in dediğine göre ilk kez bir kızı eve getiriyormuş. Yani iş ciddi.

Üstüme renkli bir kazak ve kot pantolon giyindikten sonra aşağı indim. Gökhan abim rahat bir biçimde koltukta oturmuş, kitap okuyordu. Adamdaki havaya bak. Ben olsam gerginlikten üç buçuk atardım.

"Ee Gökhan abi, evleneceğin kız bu mu? Ona göre davranalım yengemize."

Emir ile Gökhan abimin iki yanına oturmuştuk, Emir hemen beni onayladığında gülerek kitabının kapağını kapattı.

"Aslında evlenme teklifimi kabul ettiği için bu akşam tanışmaya geliyor."

"Ne!?" diye Emir ile aynı anda bağırdığımızda gülümsemesi büyüdü.

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin