16 - taziye

205 20 31
                                        

Sezen cenazede ne yaptığını bilmiyordu ama yine de kafasında dönüp duran sesi dinleyip gelmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sezen cenazede ne yaptığını bilmiyordu ama yine de kafasında dönüp duran sesi dinleyip gelmişti. Gelmiş, hiç tanımadığı insanlarla dolu olan kalabalığa bakınmış, onunla hiç ilgilenmeyen insanların arasından geçmişti. Hava çok soğuktu.

Pek katıldığından değil ama filmlerde gördüğünden tipik bir cenaze havası denilebilirdi. Bulutlu, gri gökyüzü yağmurun ağırlığını taşıyordu. Kışa yaklaşan havanın soğuğu yüzünü kesiyor ama içine işlemiyordu. Yağsa iyi olacak, diye düşündü Sezen.

Ağlayan kimseyi görmedi. Kadın kısmı pek kalabalık değildi zaten. Ailesi olmayan birinin cenazesi ne kadar sessiz olursa Özgür de o kadar yalnızdı. Hepsi birbirine benzeyen takım elbiseli, kirli sakallı adamlar cenaze namazı için caminin gri taşlarla örülü avlusuna geçmiş asık suratlarını sergileyerek birbirleriyle ölüyü konuşuyor ya da çok önemliymiş gibi bu ölümün nasıl gerçekleşmiş olabildiğini ayak üstü tartışıyorlardı.

İntihar denmişti gazetelerde. Pek de topluma fayda sağlayan işlerle meşgul olmayan iş adamı Özgür Başkaya evinde, şakağında bir kurşunla ölü bulunmuştu. Sezen, internette yaptığı ufak bir gezinti sırasında kimsenin bu mafyadan bozma iş adamının intihar olayını yemediğini, işin içinde başka şeyler olduğunu, belki devlet sırlarının üzerinin örtüldüğünü, belki bir anlaşmazlık yaşandığını, belki de intikam alındığı yönünde komplo teorilerini okumuştu ama kimse duruma şaşırmıyordu. Bir pislikten kurtulmuştu Türkiye. Kimse haksız sayılmazdı.

İntihar değildi tabii ki. Polis de böyle düşünmemişti. Maja sağolsun, emniyet teşkilatının serverlarının arka sokaklarında dolaşarak bilgi toplamıştı Sezen için. Adamın cesedinin evine dışarıdan taşındığı çok açıktı. Adamı dışarıda bir yerde öldürmüşler, cesedi de sahneye yerleştirmişlerdi.

Sağ elde ateşlenmiş bir silah bulunca polis basına olayı direkt intihar olarak sunmuştu. Ama dosya henüz kapanmamıştı. Kapalı kapılar ardında çalışmaya devam eden polisler dosyayı cinayet büroya teslim etmişti. Silahı ateşlemesi gereken elde barut izine rastlanılmamıştı çünkü. Her şey bir tezgahtı.

Sezen'in bu bilgilerin hiçbirine ihtiyacı yoktu. Katilin veya azmettirenin kim olduğuna gündüz doğacak güneş kadar emindi. Özgür kedinin fare ile oynadığı gibi Oktay'la oynamış, sonunda sıkılan fare eline silahı almıştı. Özgür nasıl bu kadar korunmasız kalabildi, işte onu anlayamıyordu Sezen.

Telefonu çaldı.

"Cenazedesin, değil mi?" Maja'nın yargılayan sesi Sezen'in canını sıktı.

"Evet."

"Amerika'ya dön. Otele git. Yeni bir iş bul."

"Hayır."

"Buraya gel o zaman. Biraz tatil yap. Yani Berlin'de ne kadar tatil olabilirse. Eğleniriz en azından. Seni eğlendirebilirim." Maja'nın sesi yapısının çok aksine muzipleşti.

Bir Apartman DairesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin