Perde 43- Ölüm Meleği

3.6K 361 173
                                    

Finale çok az kaldı...

Bugün iki bölüm birden attım. İkisi de uzun bölümler keyifle oku balım...

Bugün gif yok... Ciddili bölümlere girmiş bulunuyoruz.

Şarkı: Nirvana- Heart Shaped Box

-Cassie-

Köşeyi döner dönmez bizi Urange'nin turuncu parlak bukleleri karşıladı. Başta perinin neden durmadan hareket ettiğini merak etmiştim ama ardından Marcus'un perinin boynuna sarılmış gergin parmaklarını görünce olayı anlamıştım.

"Hey, bırak onu!"

Yanlarına koşarak vardığımda Marcus parmaklarını perinin ince boynundan çekmiş, bu kez yakasını kavramıştı. Kurt, ellerim omzuna ısrarcı bir şekilde dokununca sarı keskin bakışlarını periden alıp bana yöneltti. "Bunu tanıyor musun?" Başımı aceleyle sallayıp konuşmaya çalıştım. "Onu rahat bırak, o benim arkadaşım." Marcus hırlar gibi bir ses çıkarıp periye döndü. "Adın ne?" Hâlâ Urange'nin yakasını sıkıca kavramış, perinin onun onayı olmadan hareket etmesine bile izin vermiyordu. Urange, omzunun üzerinden bana bakmaya çalıştığında ise kardeşim onu daha sert sarstı.

"Cassie?"

Arkamda bir yerlerde Aidan'ın uyuz kahkahası duyulduğunda Marcus'un omzunu daha sert sıkarak teskin edici bir şekilde fısıldadım. "Sorun değil. O bizden biri." Marcus yaradılışı gereği aniden parlayabilen bir yapıya sabitti. Kurt adamların genleri ebette ki köpeklerden falan gelmiyordu ama bazı şeyleri benzerdi. Sadakat ve koruma duygusu da bunlar arasındaydı.

Kurt, derin bir nefes alıp perinin yakasını bırakınca Urange hızla geriye doğru birkaç adım atıp kendince güvenli bir mesafeye ulaştığında eğilerek elleriyle dizlerine tutundu. "Büyük babamın bekçi köpeği gibisin," dedi zar zor çıkan sesiyle. Marcus ona doğru bir adım atınca önüne geçip ellerimle göğsünü tuttum. "Hadi ama, o bir peri, elbette ki gıcık şeyler söyleyecek. Bu onu pataklaman için bir sebep değil."

Arkamda sokaktan geçen arabaların uğultusu duyulurken ellerimi Marcus'tan çektim ama önünde durmaya devam ettim. Katze, Marcus'un koluna dokunup sakince konuştuğunda birinin omuzlarımdaki sorumluluğu az da olsa almasından memnundum. "Cass haklı. Bence bizi nasıl bulabildiğini öğrenelim." Geriden onaylamayan bir homurdanma daha duyunca Aidan'a döndüm. "Periyi eskiden de sevmezdim. Bu çocukta doğru olmayan bir şey var. Kimsenin yapamadığını yapıp bir anda nasıl buldu bizi?"

"Sizi öylece bir anda bulmadım. Bir aydır nerede olduğunuzu saptamaya çalışıyorum." Doğrulup yakasını düzeltirken alıngan bir ses tonuyla ekledi "Ayrıca bizler de büyü yapıyoruz, eğer unuttuysanız!" Kollarındaki hayali tozları silkelerken gözlerini tek tek hepimizin üzerinde gezdirdi. "Haber getirdim. Arkadaşın boynumu kırmaya çalışmadan önce bunu söylemeye çalışıyordum." Katze, kucağındaki Lnn'i yere indirip kısık sesle konuştu.

"Haklı. Bu tarz bir şeyler gevelerken Marcus onu boğmaya çalıştı, çocuk doğru kokmuyormuş." İç çekerek periye döndüm. "O benim arkadaşım değil, kardeşim ve bu uzun bir hikâye." Elimi önemli değilmiş gibi salladım. Oysa Urange'nin zaten sormak gibi bir niyeti olmadığı görülüyordu. Sabırsızca kıpırdanıp konuşacağı vakti bekliyordu.

"Ne anlatmaya geldiysen anlat." Aidan ağır adımlarla yanımıza gelerek Lnn'in sessizce oynadığı köşeye oturup sırtını duvara yasladı. Henüz birkaç dakika önce yeterli besini almasına rağmen neden bu kadar yorgun göründüğünü düşündüm. Tanrım... Onun için endişeden kıvranıyordum!

Aidan, yaslandığı duvarın önünde saçlarıyla gözlerini kapatacak şekilde başını hafifçe eğince bizi izlediğini ama bunu sessizce yaptığının fark ettim. Bu onun her zaman yaptığı bir şeydi.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin