Perde 56- AİDAN!

3.2K 301 96
                                    

Selam öcüm!

Güzel bölümdür, üçüncü kitaptayız. Diriliş... Güzel kitaptır.

Ben yazarken çok etkilenmiştim umarım sen de okurken etkilenirsin.

Keyifli okumalar öpüldün!

Şarkı: Dance For Me Wallis- W/E

"Ne saçmalıyorsun?"

Eşyalarımı topluyordum. Bunun için de Max'ten aldığım bavulu kullanıyordum. Pek bir eşyam yoktu. Birkaç iç çamaşırı, bir bot, eski bir spor ayakkabı ve ölü kızın boynundan aldığım madalyonla annemin günlükleri.

Aslında Max'in telefonundan ben hazırlanırken bana eşlik etsin diye Misuguns'ın Armegeddon'unu açmasam daha az hastalıklı bir durum gibi görünebilirdi bu. Ama her neyse.

"Bunu daha ne kadar sürdüreceğiz." Sıra hançerlerimdeydi. Fermuarı çekip bavulu askısından tutarak kız kardeşime döndüm. "Ben hazırım. Gidelim."

Önümden çekilmeyince çevresinden dolanıp kapıya ilerledim. "Bir yere gitmiyorsun." Peşim sıra gelirken gözleri bavulumdaydı. "Hem Lilith'in dünyada olduğunu sana kim söyledi?" Cevap vermek için dudaklarımı aralayınca samimi, çocuksu bir ses odayı doldurdu.

"Ben dedim. Selam Cass." Yüzüme çarpan parlak peri tozları sebebiyle neredeyse hapşıracakken periyi selamladım. "Bir asır oldu sanki görüşmeyeli." Urange odanın diğer tarafındaki selamladığı Meredith'i un gibi görünen peri tozuyla kaplanmış şekilde bırakıp bana koştu.

Bana sarılırken geçen seferki soğuk Urange'dan eser yoktu. Neredeyse kemiklerimi kıracaktı. "Senin için endişelendik. Draza herkesin ağzına sıçıyordu."

"Sen kimsin ve geçen günkü periye ne yaptın?" Urange mahcup bir ifadeyle omuzlarını düşürürken dünyada bipolar perilerin de var olabileceği gerçeğini kabul ettim.

Sırıttım. Bu krallığı gayet iyi yönettiği anlamına geliyordu. Kendimi kollarından kurtarıp geçen gün yapamadığımı yaptım. Ona adamakıllı baktım. Burnunun üzerindeki çiller çoğalmış, turuncu bukleleri de uzamıştı. Onunla ilk uçtuğum gün bir asır önce gibiydi. "Seninle geliyorum."

Sırıtmaya devam ederken kız kardeşime döndüm. "Birileri hâlâ bana sadık anlaşılan." Meredith huysuz çocuklar gibi yüzünü ekşiterek kollarını göğsünde topladı.

"O salak bavulun ve acınası silahlarınla annemize gitmiyorsun!" Yüzündeki peri tozlarını atmadan kızıl saçlarını savura savura üzerimize yürüdü. Elimdeki bavulu alıp odanın diğer tarafına fırlattı. "Seni aptal! O Aidan değildi! O gitti, anlıyor musun?"

Kaşlarımı çattım. Urange aramızdan çekilince Meredith ile aramda esen sert rüzgâr tarafından kuşatıldım. "Gözlerime inanıyorum." Meydan okurcasına çenemi dikleştirdim. "Eğer hastanenin içinde dolanmasaydın, sen de pekâlâ görebil-" Kız kardeşim uyuzca kahkaha attı. "Bir dakika bir dakika! Dolanmak mı? Devamlı olarak kendini yaraladığın için ilaç çalıyordum!" Ardından pes edermiş gibi avuç içlerini kalçasına vurdu. "Lanet olsun, seninle gelmeyeceğim! Yeter!"

Bir süre kimse konuşmayınca Urange öksürerek boğazını temizledi. "Şey, Cass gideceğini öğrenince yardım gerekli olur diye düşündüm...Ve elbette destek için..."

Meredith'in ürperdiğini görünce gelenin Draza olacağını düşündüm ama bu saçma olurdu. Onu geride krallığımı korusun diye bırakmıştım.

Odaya dolan orman kokusu ile gözlerim kocaman açıldı. "Yoksa?" Urange sırıtıyordu. Marcus geniş omuzları ile kapıdan girerken kendimi uzun zaman sonra ilk kez sevinçli hissediyordum. "O kaltağa bensiz kurabiye ziyareti yapacağınızı duyduğumda çok kırıldım. Hey sis, selam, beni özledin mi?" Meredith'e muzipçe göz kırptı. O ikisinin arasının asla düzelmeyeceğini biliyordum.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin