Perde 53- Şeytan Hilekardı

3K 368 122
                                    

Keyifle oku böcüm :)

Güzel bayramların olsun!

Şarkı:Lorn- Anvil

Telefonum titreşince uğruna nefes alacağım şeyin beni aradığını gördüm.

Hayat savaşmak anlamına gelirdi, sadece kazanmak için de değil, devam edebilmek için.

Cep telefonumu açıp arayana baktım. Arkadaşlarımın peşi sıra merdivenleri hızlıca inerken telefonu kulağıma koydum. "Bücür." Karşı tarafta kardeşim homurdandı.

"Geçen hafta geleceğini söylemiştin." Gözlerimi devirdim. Tam zamanlı bir ergen olmadan önce Jo, çok daha çekilebilirdi.

"Ailemizi bulmaya çalışıyorum." Ve kardeşim bir kez daha homurdandı.

Barın atıklar ve belâ arayanlar için kullandığımız yan kapısını açarak bizden ayrılan Max'e el salladım. Dudaklarını oynatarak "Dikkatli ol." ya da "Siktir git, ölme." demişti. Emin olamıyordum.

Bu yüzden sadece, "Sen de," deyip bardan çıktım.

Yağan yağmuru görüp bir adım gerileyince kapüşonlu bir hâlde yarı kör gezen kız kardeşime çarptım. "Şu kılıç az önce böbreğimi çıkarıyordu." Elindeki kılıcı abartılı bir hareketle gösterip ardından kemerine taktı. Sanki kılıcı kullanabilirmiş gibi. Ne kadar eğitirsem eğiteyim bizim gibi olamıyordu. Ben tombul ellerimle tahta kılıçlarla savaşçılık oynarken o, oyuncak bebeklerini zehirlere batırıp çıkarıyordu. Ne diyebilirdim ki, uzmanlık alanlarımız başkaydı.

"Konuşacak mısın?"

Öksürdüm. Ben öksürünce Meredith gece karanlığına rağmen parlayan yeşil gözlerini yüzüme sabitledi. Bir anda ölüp gitmemi bekler gibi bir hâli vardı. "Evet, anlat neredesin?" Ve Jo konuşmaya başladı. Bir yandan anlattıklarına odaklanmaya çalışıyor bir yandan da yağmurun altında bir çekirge edasında neredeyse uçan kardeşimi yakalamaya çalışıyordum. Gittiği ara sokağı biliyordum ama o kadar yorgundum ki onsuz gidemeyeceğimi de biliyordum.

Yağmur taneleri arabaların farlarıyla aydınlanan ışıltılı caddelerde tişörtüme düşüyordu. Kulağımda kardeşimin heyecanlı sesi, önümde hızlıca dalgalanan kızıl saçlar ile birkaç gün daha güçlü kalabileyim diye birini öldürmeye gidiyordum.

"Beni özledin değil mi?"

Bir yağmur tanesi burnuma düştü. "Tabii ki bücür. Çok özledim." Hattın diğer ucunda Jo'nun gülümsediğini hayal ettim. Bir abla olarak yanında olamıyor ancak telefonlarda onunla görüşebiliyordum, üstelik ne zaman kanatlarının çıkacağını da bilemiyorduk. "Kanatların çıktığında yanında olacağım. Sana dediğim yerde kal. Şimdi kapatmam gerekiyor. Seni seviyorum ufaklık." Jo kendime dikkat etmemi söyleyip telefonu kapattı.

Bethany ile topluluğa ihanet eden bir grup avcı buradan kaçıp gitmişti. Onlar giderken Beth ile iletişim kurup kardeşimin onlar tarafından eğitildiği enstitüden çıkarılmasını istemiştim. Bethany isteğimi yerine getirmişti ve bu avcıyı son görüşüm olmuştu. Ondan bir daha haber alamamıştım.

"Neredeyse geldik." Bir araba yanımızdan geçerken oluklarda biriken suyu ayakkabıma sıçrattı. Kardeşime yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

"İki işiler, aynı yerde takılıyorlar."

"Hırsızlar mı?"

Meredith'den bir süre yanıt gelmedi. "Pek sayılmaz, daha çok tacizciler. Bir kez tecavüz, birkaç kez gasp ve şiddet eğilimi. Bahse girerim tacizlerine karşı koyan çocukları da öldürmüşlerdir. Yani katiller." Ona inanmadım, umutsuzca birini öldürmemi istediği için beni gaza getirmeye çalışıyordu. Ama yine de takip ettim.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin