3.KİTABIN FİNALİ/ Perde 74

2.2K 218 49
                                    

Şarkı: Placebo- Song To Say Goodbye

Serinin üçüncü kitabının finali sizlerle.

Beraber yürüdüklerime sonsuz teşekkürler, dördüncü kitapta görüşmek üzere.

Keyifli okumalar...

SONSUZLUK VE ÖTESİNDE- DİRİLİŞ FİNAL PERDESİ

Gözlerimi açtığımda Diego'nun koltuğundaydım.

Hava aydınlıktı ve sanki bayılmadan önce yaşadığım şeyler hiç olmamış gibiydi. Koltukta doğrulurken üzerimdeki tişörte baktım. Yanık izlerinin çevresine yayılan koyu kan lekeleri gözüme sokarcasına gerçeği haykırdı, saldırıya uğramıştık. Yerimden hızla kalkarak Cassie'ye seslendim. Salondaki diğer koltukta Draza, yerde de Aloha yatıyordu. Cassie görünürlerde yoktu. Kalbim göğüs kafesimi delmeye çalışırken bir kez daha bağırdım. "Cassie?"

Melezim mutfak kapısının ardından o güzel öpülesi başını uzattı. Tek adımda yanına giderek boynuna sarıldım. "Neredeydin seni aptal fare?" Saçlarının kokusunu içime çektim. Elleri ve kolları bağlı yerde sürünürken birkaç piçin ona yaklaştığını görmüştüm, sonra mı? Sonrası karanlık.

Cassie kollarını sırtıma dolayıp başını göğsüme bastırınca hissettiğim huzuru ifade edemezdim. İyi olduğu için öyle çok sevinmiştim ki dizlerimin bağı çözülmüştü. Nihayet gözlerimi açıp başımı saçlarından çekince mutfak masasındaki kalabalığı gördüm. Marcus da en az benim kadar bok gibi görünüyordu, hemen yanında Katze kurdun patlamış dudağına ıslak bir bez sürüyordu. Lavabonun üzerinde ise elinde Meredith'in madalyonu ile duran Urange vardı.

"Konuşmamız gerek," dedi Cassie çenesi hâlâ göğsümdeyken gözlerini yukarı kaldırarak. "Bundan hiç hoşlanmadım," dedim tereddütle ama çoktan kolumu tutan minik, güçlü parmaklar tarafından yönlendirilip sandalyelerden birine oturmuştum. Oturacak yer kalmadığı için de Cassie ayakta duruyordu. "Size anlattıklarımı ona da anlatacağım," dedi melezim sakin bir şekilde. Gözlerinde öyle mutsuz bir ifade vardı ki içinin sesi kadar sakin olmadığından emindim.

"Adamların giderken attığı gaz bombasını hatırlıyorsundur," dedi melezim. Bir gözü şişmişti ve nasıl olmuştu da düzelmediğini aklım idrak edemedi. "Bayıldıktan sonra Nathaniel geldi." Öfke kalbimin içinde patlarken yumruğumu masaya vurdum. "Sana bir şey yapmadı değil mi?" Melezim başını sağa sola salladı. "Benimle konuştu." Ve sonra Cassie'nin o güzel dudakları birbiri ardına açılıp kapanırken melezim olanları anlattı. Azrail'in babası oluşunu, kör perinin okuduğu kehaneti ve herkesi kurtarmak için ölmesi gerektiğini söyleyen Nathaniel'i. Konuşmasını bitirdiğinde sandalyelere oranla bodur olan taburelerden birini çekip oturdu.

Melezim kollarını masaya koyup ellerini iç içe geçirdi. Bana beklentiyle baktığını fark edince şaşırdım. "Ee? Yani?" dedim anlamayarak. Hemen yanımdaki pembe saçlı vampir gözlerini devirerek suskunluğunu bozdu. "Ölürse bizi kurtaracağını sanıyor, en başta Meredith cadısını elbette."

Sinirim şakaklarımda dolanırken başparmaklarımı kapalı göz kapaklarıma bastırdım. Sıkılı dişlerimin arasından, "Cassie," dedim. "Nathaniel'e güveniyor olamazsın. Azrail ile aylarca beraberdim, bir kez bile seninle ilgili bir şey söylemedi bana." Melezimin acı gülüşü yüzünü kaplarken hemen dediklerimi düzelttim. "Yani seni önemsemediğinden değil, gerçekten böyle bir şey olmadığı için. Ona inanıyor olamazsın."

"Sorun inanmak ya da inanmamak değil," dedi melezim yerinde rahatsızca hareket ederken. "Bu kez sevdiklerimden bir şey saklamak istemedim. Hep beraber karar verelim dedim." Bakışlarını masada birleştirdiği parmaklarına indirdi. Arkada bir yerden peri çocuk elinde madalyonu zafer kazanmış bir edayla havaya kaldırıp salladı. "Oyum Cassie'nin gitmemesi yönünde," dedi sırıtırken, sonra ekledi. "Kendini öldürmesine izin vermeyeceğimiz için madalyonu kullanarak Meredith'in yerini saptamaya çalıştık. Sonunda o uğursuz heriflerin kaldığı yeri biliyoruz."

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin