Biraz nefes olsun hepimize.
Keyifle oku.
Warkings- Hellfire
"Bir kehanet yazıldı."
Aloha yine kolumu koparacakmış gibi tutarken kalabalığa anlam veremeyen gözlerle bakıyordum. Durumu ise aydınlatan tek kişi Rohan olmuştu. Kalabalıktan sıyrılıp yanıma gelmiş, diğerlerinden uzaklaşınca kulağıma eğilerek fısıldamıştı durumu.
"Ne kehaneti?" dedim tıpkı onun gibi sessizce. Aloha duyduğunu belli edercesine kolumu sertçe sallayınca gözlerimi devirdim. "Tam olarak çözmek vakit alacak. Kehaneti yazan kâhin ortalarda yok. Tek kaynağımız rüyasında kehaneti gören birden fazla kâhin." Yaştan buruşan parmaklarıyla kalabalığı işaret etti. "Bu insanların hepsi dün gece aynı rüyayı gördüler. Genelde böyle şeyler her gün olmaz." Tekrar bana döndüğünde yaşlı gözleri düşünceliydi. "Aslında böyle şeyler sadece savaş zamanları olur."
Hell, kalabalığın içindeki bir adama bağırınca hepimiz ona döndük. Sinirden gözü dönmüş gibi adamın üzerine yürümüştü. Adam ise pusup gerilemişti, aralarındaki mesele her ne ise Hell her zamankinden daha öfkeli bir şekilde burnundan soluyordu. Uzak mesafeden bile seçilen kan kırmızısı gözleri parlıyordu.
Yutkundum. Diğer dünyaya dönemeden ölmek, planlarım arasında yoktu. Bunun olmasına izin veremezdim, hele de bu kadar yaklaşmışken.
"Kızı getirin," dedi şeytan eliyle havada işaret ederken. Bir anda durduğum yerden oraya doğru sürüklenirken buldum kendimi. Aloha emre itaatte tanıdığım herkesle yarışabilirdi, gerçi daha dün kaçmama yardım etmişti ama bu sayılmazdı.
Hell'in yanına getirilince kolumu iblisçenin sert tutuşundan kurtarabildim. Eklemlerim söverken parmağımla dirseğimin hemen üstünü ovalıyordum. "Seni ilk gördüğümde hayırlı bir şeyler çıkmayacağını biliyordum," dedi şeytan bana bakmadan. Gözleri, karşısında neredeyse titreyen cüppeli kâhinlerdeydi. "Bu insanlar ne diyor bilmek ister misin?" Kendimi robotik bir refleksle başımı sallarken buldum.
"Bu insanlara göre dünya çok yakında çökecekmiş. Toprağın altından insanlar fışkıracakmış falan. Ve şimdiye dek eşi benzeri görülmemiş güçlü bir düşmanla savaşacakmışız." Adamlardan biri ezilip bükülerek iblisin sözünü kesti. "Efendim, tam olarak öyle demedik aslında," dedi genç bir kâhin ama Hell adama öyle bir baktı ki adam bırakın bir söz söylemeyi, lisanı bile unutmuş gibiydi. "Ve," dedi Hell tekrar konuşmaya başladığında karşısındaki gruba tehditkâr gözlerle bakarken. "Bu görülmemiş düşmana karşı benim başarılı olabilmemin tek yolu da senmişsin."
Duyduklarımı idrak etmeye çalışırken fazla mesai yapmış zavallı beynimin balataları bir bir yandı. Kulağımdan neredeyse dumanlar çıkarken şeytana bomboş baktım.
Konuşabildiğimde ağzımdan çıkan şeyin saçmalığını tahlil edememiştim.
"Gördüklerinin ben olduğumdan emin miyiz?"
Hell bana kafamın içinde bir beyin olup olmadığını sorgularcasına kuşkuyla baktı. "Bir yerde deli bir ikizin yoksa evet, eminiz."
Aslında, diye düşündüm. Bir yerlerde bir ikizim olması gerekiyordu ama kaderin cilvesine bakın ki uzun zaman önce ölmüştü.
"İyi de bu imkânsız," dedim beynim tekrar çalışabildiği için şükrederken. "Ben bu evrene ait bile değilim. Sizin dünyanızın problemlerine bir çözüm olamam. Çünkü düne kadar ben yoktum bile."
Kimse konuşmadı.
İnsanlar anlamayarak önce birbirlerine, sonra da bana baktılar. Tecrübeyle söylenebilirdi ki, insanlar anlayamadığı varlıkları sevmezlerdi. Yabancılar nadiren iyi insanlar olurdu, genelde bilinmeyenin hep en kötü fantezilerimizi gerçekleştirmek için gönderildiğine inanılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLİ KANATLAR
FantasyATEŞLİ KANATLAR SERİSİ BASILI BİR ESER OLUP ANLIK OLARAK DÖRT KİTAPTAN OLUŞMAKTADIR. 1)HİLEKAR (FİNAL VERDİ) 2)LİDER (FİNAL VERDİ) 3)DİRİLİŞ (FİNAL VERDİ) 4)KAHİN (YAYINLANMAYA DEVAM EDİYOR) SERİNİN BASILI HALİNE İNTERNET SİTELERİNDEN ULAŞABİLİR YA...