Kitap 3/Perde 50-Öldür Onu

2.8K 358 98
                                    

Selam öcü!

Serinin Hilekar ve Lider kitaplarını okudun... Şimdi sıra üçüncü kitap Diriliş'te.

Karşında Diriliş'in ilk satırları..

Keyifle oku!

Keyifle oku!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: Epica- The Skeleton Key

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: Epica- The Skeleton Key

Cassie

"Daha fazla kötü ol.

Yeterince körleşirsen karanlığa, zifiri bile aydınlık gelir sana."

Alnımdan akan ılık kandamlaları gözlerime dolarken yutkundum. Neden canım yanmıyordu, ruhumun tamamen kararması insanlığımı da mı yanında götürmüştü? Artık canım yanmayacaktı, öyle mi?

Başımı tekrar vurdum demir tahta. Kan bu kez beraberinde bir çatırtı çıkararak saç diplerimden kaşlarıma doldu. Oradan yavaşça tenimi ıslatarak göz bebeklerime akmasını bekledim. "Yeniden iyileşecek olmana rağmen kendini neden paraladığını anlayamıyorum." Uğursuz kız kardeşimin sesi, çarpmanın etkisiyle çınlayan kulaklarıma dolarken gözlerimi kapadım. Kanın gözlerimi yakması gerekmiyor muydu?

"Orada kafanı oraya buraya geçirip kendine acımak istiyor olabilirsin ama yapmamız gereken şeyler var." Tuttuğum nefesimi bırakıp başımı kaldırarak ona döndüm. Turuncu saçlarını başının tam tepesinde örmüş, üzerine de her zamanki uyduruk, parlak elbiselerinden birini giymişti. Tüm hayatım mahvolurken onun bundan zevk almasına neden göz yumduğumu merak ettim.

Kız kardeşim gözlerini devirerek bana yaklaştı. "Artık kalpsiz bir pislik olman düşüncelerini herkese açmanı gerektirmiyor." Yanılıyordu, düşüncelerimi gizlemek için herhangi bir içsel dürtü hissetmiyordum.

Meredith hızlı adımlarla yanıma geldikten sonra elini bana uzatırken endişeli gözleriyle yüzümü taradı. "Kendine zarar vermeye çalışma." Sivri tırnakları alnıma değecekken kendimi geri çektim. "Zarar veremiyorum ki." Az önce onun dokunmaya çalıştığı yere uzanıp parmaklarımı hafifçe yaranın üzerinde gezdirdim. Çoktan iyileşmeye başlamış sert derinin üzerinde gezdi parmaklarım. "Belki de kalbimi çıkarmalıyım." İşaret parmağımı yavaşça kalbimin üzerinde gezdirdim.

Cadı kaşlarını çatarak ukalâ bir ifadeyle ellerini beline koydu. "Hiçbir şey bitmedi Cassandra." Yanılıyordu. Her şey bitmişti. Tüm hayallerin sonu gelmişti. Başımı olumsuz anlamda sağa sola sallayıp somurttum. Bunun üzerine Meredith cüret ederek elleriyle kollarımı tuttu. Elimi çekmeye çalıştıysam da bırakmadı. İri yeşil gözlerini kocaman açarak dikkatle suratıma baktı. "Pes mi ediyorsun?"

Bunu düşündüm. Pes mi ediyordum? Başımı bir robot gibi indirip bileğimi kavrayan parmaklarına baktım. "Pes etmiyorum," dedim sadece. Ardından ellerimi çekip tahtıma yöneldim. Demir taht şu an her zamankinden daha tiksinç görünüyordu. Bunun sebebi üzerindeki şekilsiz büyülü motifler değildi, kol kenarlarındaki bordo renkli kanların kuruduğu oluklar da değildi, sebebi benden önce üzerinde oturmuş kişiydi.

Oturduğumda başımdaki yaranın çoktan kapandığını biliyordum. Başımı bir yerlere vurarak kırsam bile kendime zarar veremiyordum.

"Kanatlarını geri istiyor musun?" Onu duymazdan geldim çünkü saçmalıyordu. Kanatlarım zaten benimleydi. Dirseğimi tahtın koluna yaslayarak derin bir nefes aldım. Ona bugünlük defolmasını söylemek üzere dudaklarımı araladım.

"Beyaz kanatlardan bahsediyorum." Bir anlık bile duraksamadım. Bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. "Kanatlarımdan memnunum." Katran rengi, parlak, dev kanatlarım vardı ve beni hiç yarı yolda bırakmıyorlardı, onlardan memnundum. Beyaz olanlar için kılımı kıpırdatmama gerek yoktu.

Ama anlaşılan bu yanıt Merr cadısının hoşuna gitmemişti. Daha da diretti. "Peki ya Aidan?"

Kalbim ufacık bir an için ritmini kaçırdı, ardından tekrar eski hâline döndü. "Ne olmuş ona?" Meredith'e bakmıyordum ama sırıttığını görebiliyordum, kendince ruhuma dair ufak bir sızıntı buldu sanıyordu.

"Ona yeniden kavuşabilirsin." Nefesimi bırakarak geriye yaslandım. Gözlerimi kapatırken alnımdaki yaranın kanaması tamamen sona ermişti. "Bu neyi değiştirir?"

Cadıdan birkaç saniyeliğine cevap gelmedi. Onu şaşırttığımı hissedebiliyordum ama bunu onu şaşırtmak için yapmamıştım.

"Aidan'ı diyorum, şu asi çocuğu. Yeniden kavuşabilirsin belki de." Gözlerimi açmadım. Merr'in vızıldamaları bugün de son bulmayacak gibiydi. O ve ahmak hayalleri canıma okuyordu. Durmadan gerçeküstü fanteziler peşinde gezinen bir kaçıktı o.

Beni eski hâlime döndürmek istediğini biliyordum. Ben eskisi gibi olamayacağımı biliyordum ama o bilmiyordu. Aidanhell'in artık umurumda olmadığını bilmiyordu.

"Eğer onu bulursan..." duraksayıp düşündüm, selam söyle mi diyecektim. Ona artık ne diyebilirdim ki? Aidan benim dünyama gelemezdi, ben de onunkine gidemezdim. "Bulursan," dedim bir kez daha gözlerim yavaşça kararırken. "Öldür ki onu düşünmek zorunda kalmayayım."

***

Selam böcü!

Üçüncü kitaptayız fiyuvvvvvv!!! Dile kolay 50 bölüm olum...

Vay canınası eheheh. Maşallah diyelim.

Genel bilgi köşesi: Sosyal medyada hikâyelerimle ilgili bin tane şey paylaşıyorum. Kaçırmamak için takipte kal. Her yerde kullanıcı adım aynı instagram, twitter :rgayeonel

Ayrıca ruhsuzpalet sayfasını takip edebilirsin. Çoğu zaman kendi hazırladığım editleri paylaşıyorum.

Unutmadan bkm.com alışverişlerinde istediğin hangi kitabı alırsan alın kupon kodu yerine BKMMARCO yazdığında acayip indirim alırsın. Bunu söylemezsem olmaz ehhe.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin