|3|

522 40 44
                                    

"Ne?!"

Adam elinde sigarası öylece kalakalmıştı. Veledin yaptığı şeyden sonra bunak ciddi olamazdı. Tekrar mı aynı çile?

Müdür yapacak bir şey yok dercesine kafasını iki yana salladı "Biliyorum Severus. Harry'nin yaptığı affedilemezdi ama çocuk Zihinbend'i öğrenmek zorunda."

Snape sinirle bitmemiş sigarasını camdan dışarı fırlattı. İçinde yanan alevin sözlerine tehlikeli bir sakinlik katmasını sağladı.

"Albus eminim kıymetli Bay Potter'a bu dersi vermekten mutluluk duyacaksın."

Müdür hiçbir şey yokmuş gibi gülümsedi "Evet, evet ama görüyorsun oldukça yaşlıyım artık. Gücüm buna yetmez. Aynı zamanda başka işlerim de ziyaret etmem gereken çok yer de var. Severus, mecbur kalmasam bu zorlu görevi senden istemezdim. Ama mecburum."

Snape kaşlarını çattı, sinirle soluyarak bir süre adamın mavi gözlerine baktı.  'Gücü yetmezmiş' 'İşi varmış vs vs'.

"Bir kere olsun benim söz hakkım yok mu Albus?"

"Burada kimsenin söz hakkı yok Severus. Hepimiz fedakarlık-"

"Geçmişim lanet bir mal değil ki satılsın." bu cümleyi dişlerini sıkarak söylemişti, adeta bir yılanın öfkeli çığlığı gibi.

Müdür iç çekti, o da istemiyordu böyle olsun ama elden bir şey gelmiyordu ki. İkna etmeye çalışarak "Severus bir kişi mi daha önemli yoksa milyonlarca kişi mi?" dedi.

Snape keyifli olmaktan çok uzak bir kıkırdama bıraktı "Yani? Beni çoktan gözden çıkardın ha?"

"Severus, çok büyütüyorsun."

Bu sözler resmen ateşe körükle gitmekti "Çok mu büyütüyorum?! Ben mi? Albus geçmişimin ne halt olsuğunu en iyi sen biliyorsun, Potter denen küstahla geçen lanet yedi yıl. İşkenceler, ölümler, karanlık, keder, her şey Albus her şey! Anlamıyorsun, anlayamazsın. Hatalarımı, hayatımı hiçbir şeyi." yeniden sinirsel bir kıkırtı koyuverdi" Şu şansa bak, geleceğim de geçmişimin izindem gidiyor."

Snape uzun konuşmasından sonra hararetli hararetli solurken kendini şöminenin önündeki tekli koltuğa indirdi.

Hala camdan dışarı bakmakta olan yaşlı adam bir süre sessizlikten sonra konuşmaya başladı "Aslında çok güzel bir yazdı,"

Snape konuşmayı duyunca kafasını eline yasladığı yerden kaldırdı.

"Böyle olacağını hiç tahmin etmezdim... Annemiz talihsiz bir patlamada ölünce kız kardeşim tatlı Ariana'ya ben baktım, vasisi bendim. İkimiz de küçüktük oysaki. Ben çiçeği burnunda reşittim Ariana ise daha küçük bir genç kızdı, o on dört bense on sekiz... Bir çocuğun sorumluluğunu almak için daha çok küçük... Maalesef kader böyle yazmış, yapacak bir şey yok. İlk başlarda iyiydi, sonra bir gün o geldi. Tartışmaya tutulduk ve büyüsünü kontrol edemeyen Ariana..." sustu. Yormuştu onu bunlar. Kederli gözlerini pencere pervazına sabitleyerek devam etti, "Güzel sarı saçları iplik iplik kumlara yayılmıştı. Tıpkı muggle masalındaki uyuyan güzel gibiydi. Ama insanın bir süre sonra kendine yalan söylemeyi bırakması lazım. O uyumuyordu, ölmüştü. Benim yüzümden."

Snape oturduğu koltuktan arkası dönük şekilde müdüre bakarken adamın gözlerini göremese de nemlerle parladığını tahmin edebiliyordu.

"Sonrasında bakanlık tarafından açığa alındım, hakkımda kısmi doğru kısmi yanlış haberler çıktı. Üstü toz kaplamış kitaplarda bunu halen görebilirsin. Aberforth'la iletişimimiz neredeyse kesildi, çok çok acil bir şey olmadıktan sonra konuşmuyorduk."

𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin