|14|

260 42 107
                                    

Şöminenin alevlenmesi üst kata kadar duyuldu. Hoş, Harry çoktan casus gibi dolanıp etrafı didiklemeyi bitirmişti. Şimdi odasındaki kuru masaya yayılmış, kalan son ödevlerini baştan savma cümlelerle bitirmeye gayret ediyordu. Gerçi Snape'in geldiğini duyduğunda kalbi bir an kafesteki bir kuş gibi çırpındı fakat Harry casusluğun çoktan bittiğini kendi kendine telkin ederek sakin kalmaya çalıştı.

Mürekkep bulaşmış ellerinde tuttuğu tüy kalemi masaya bırakarak sandalyesinden kalktı. Odadan fırlayıp Snape'in şikayet edeceği bir şekilde 'bir hipogrif gibi' merdivenlerden indi.

Koridordan kafasını uzatınca Snape'i gördü, seyehat cübbesini çözmekle uğraşıyordu. Harry'yi kapının dibinde dikilip durduğunu fark edince sol kaşını kaldırdı, "Bay Potter, beni karşılamaya gelmeniz ne büyük incelik." yüzünde küçük bir sırıtma vardı, alaycı olanlardan hani şu Snape'in patentini aldığı.

Harry kapının dibinden kımıldamadan kollarını kavuşturdu, savunma moduna geçti, "Sizi karşılamaya gelmedim," eliyle Snape'in pantolon paçasına sürtünmekte olan kediyi gösterdi, "Jessica'ya bakmaya gelmiştim."

Söz konusu kedi, iki kafa da ona bakmak için döndüğünde ikisini selamlarcasına ve biraz ilgi istercesine miyavladı.

Snape bir şey demedi bunun üzerine, koluna attığı cübbesiyle merdivenlere yöneldi. Elbette biliyordu çocuğun toplantıyı sormak için kıvrandığını. Lakin soramayacak kadar gururluydu küçük aptal. Neyse, bırakalım biraz kıvransın zaten illa bahsi geçerdi yaşanan son gelişmelerin.

Odasına varıp dolabını açtı, seyehat cübbesini boş bir askıya geçirerek dolaba geri astı. Üstünü değiştirip kolundaki saati komodine koymak için yatağının yanına yürüdü.

Eliyle körü körüne saatini çözerken gözleri komodindeki fotoğrafa takıldı. Annesi ve kendisinin fotoğrafı. Böyle durmuyordu.

Daha bugün eline almıştı ve böyle koymadığından adı gibi emindi. Konsantrasyonla çatılan kaşları aklına gelen düşünceyle aniden yukarı kalktı...

Saati öfkeyle yatağın üstüne atarak bitişikteki yan odaya fırladı. Şöyle bir göz atsa da bir değişiklik görmedi. Öndeki çekmecelerden birkaçı hızlı hızlı açıp kapadı. Parmakları çekmecelerdeki ıvır zıvırlarda hızlı hızlı dolanıyor herhangi bir şeyi gözden kaçırmak istemediği için ince eleyip sık dokuyordu.

İlk ipucu aile yadigarı yüzüğün olması gereken yerde olmamasından geldi. İkincisi ise bitkilerle alakalı bir makalenin doğal taşlarla ilgili çekmeceye konmuş olmasıydı ki bu, odaya yapılan kafa karıştırma büyüsünün bir tehsiriydi. Sertçe çekmeceyi geri kapattı.

Fırtına gibi merdivenleri aşarken sesi evin içinde yankılanıyordu, evdeki eşyalar sarsılırken bunun ses dolayısıyla mı yoksa büyü yüzünden mi olduğu belli değildi.

"POTTER!"

Batırmıştı. Aklından geçen tek şey buydu. Dumbledore gelse Snape'in elinden kurtulamazdı. Oturduğu yerden fırlayıp bariyer olması umuduyla kanepenin arkasına geçti, elleriyle kanepenin sırtını sımsıkı yapıştı.

Snape, Harry'yi her zaman bir Hipogrif gibi merdivenden indiği için suçlardı. Ama bu sefer Hipogrif o'ydu. Delicesine merdivenleri geri tepiyordu. Oturma odasına daldığı anda kolları iki yanına açılmış şekilde Harry'nin üzerine atlamaya hazırdı.

Sahne kovboy filmlerini aratmıyordu, aradaki tek fark yuvarlanan bir çalının değil geçip giden bir kedi olmasıydı.

"Evin kuralları açıkça belirtilmemiş miydi Potter?"

𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin