|7|

460 43 115
                                    

Harry mendili yukarı, göz hizasına kalıdırıp yakından baktı. Gözlerini tekrar lavaboda bulaşıkları yıkayan Snape'e kaydı.

Hışımla adamın yanına gidip kendi kanıyla süslenmiş mendili burnunun ucunda salladı.

"T ve S. Bu harflerin dünkü Tobias Snape'le bir alakası olabilir mi?"

Eveet bir huzurlu sabahın yine sonuna geldik, yapımda ve prodüksiyonda emeği geçen mutfak, ambiyans ve kahvaltı üçlüsüne teşekkür ederiz.

Snape, hışımla elinden mendili kapıp tezgaha fırlattı, "Tebrikler Potter, yine alakan olmayan konunun sırrını çözdün. Şimdi kapa çeneni." adam kesin ses tonuyla konuşmanın bittiğini vurguladı ancak Harry pes etmeye hazır değildi.

"Alakam olmayan mı! Dünkü olayda ben de vardım, konu bendim!"

Snape sinirli sinirli tavadaki yağ lekelerini kazırken "Lanet olsun ki evet, yine vardın. Yine." diye sinirle ve düşüncesizce söylenen sözler Harry'i hiç tahmin etmeyeceği bir biçimde incitmişti.

Bir süre adamın bulaşıkları kazımasını izleyerek öylece kalakaldı. Sinirden ve incindiğini belli etmemek için bir cevap düşünmekten.

İşte Harry, gördün mü? Yine istenmiyorsun. Buraya geleli bir hafta oldu olmadı adam senden bıktı bile. Sen busun.

"Yarım saate kalmaz çıkarım efendim, merak etmeyin."

Son gördüğü şey adamın şok ve anlam veremeyen bakışlarıydı. Arkasına bile bakmadan olduğu yerden zıpkın gibi fırladı. Hararetli çıkışının sonucu olarak omzu kapı çerçevesinden hızlı bir darbe aldı. Bunu duyan Snape, Harrye' göre evinin yıkıldığını düşünüp arkasından bağırdı.

"Potter! Çabuk buraya gel!"

Harry komutun tam zıttını yaptı, sesi duyduğu anda ulaştığı merdivenlerden daha hızlı çıkmaya başladı. Arkasından duyduğu yıkanan tabak çanakların acil inişi ve Snape'in gittikçe yükselen adım sesleriydi.

Genç, odasının kapısını açıp acilen geri kapıtırken hızlıca anahtarı üç tur döndürdü.

Kapıdan kendini itip hızlı hareketlerle eşyalarını sandığına atarken Snape'in onu rahat bırakması için dua ediyordu. Nafile...

Kapıya nazik değil aksine avuç içleriyle yapılan sert vuruşun ardından "Potter aç şu kapıyı." şeklinde yapılan anonsun ardında Snape'in aslında kapıyı kolayca açabileceği ama işlerin kötüye gitmemesi amacıyla bu cümlenin kurulduğu yatıyordu.

Gerçi Harry tınlamadı. Gardırobun kapağını hızlıca açıp içindekileri boşaltmaya koyuldu.

Kapı aniden açılınca masanın üstündeki odun kalemliği adama fırlattı. Neyse ki bakılmadan yapılan atış adamın sadece koluna geldi.

Harry adamı savuşturup gidebilirdi, sadece biraz daha, sonra özgür olacaktı. Kolunun etrafına sarılan parmakları hissettiğinde son noktaya gelmişti artık, "BANA DOKUNMA!"

Odada aniden sert, kasvetli rüzgarlar esmeye başlamıştı fakat Harry hiçbir şey hissetmiyordu. O gürültünün, uçuşan ve sallanan eşyaların arasında ne korku vardı ne öfke ne de üzüntü. Sadece gözlerini önündeki adama dikmişti. Onu incitmek istiyordu, evet! Hissettiği buydu.

'Hadi Harry, durma. O da seni incitti, bedel ödemeli.'

Bedel...

Havada uçuşan gece lambasını, gözleri dehşetle genişlemiş adamın üstüne atmak için elini kaldırdı. Büyüye cevap veren lamba son sürat adamın yüzünde parçalandı. Kendini korumaya fırsat bulamayan Snape'in yüzü kan içinde kaldı, dudakları, burnu, elmacık kemiği ve kaşı.

𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin