|5|

412 40 93
                                    

Yere düşen dalları canice ezerek yürürken çiselemeye başlayan yağmuru görmezden geldi.

'Baban gibisin, baban şöyleydi, baban böyleydi'. James ölmüştü artık! Yoktu, yaşamıyordu işte. Ama yook, Snape illa damarına basmalıydı. İlla yetim olduğunu ona hatırlatacaktı; kimsesiz olduğunu, kimsenin onu istemediğini. İşte asıl mesele buydu; ailen yoksa kimsen yok. Ne eşyanın ne arkadaşın ne hayatını nasıl çizdiğinin hiçbirinin önemi yok. Çünkü sen yalnızsın ve kimse kimse seni ve yalnızlığını istemez. Bu her yerde böyledir...

Öfkeyle düşünmeden eli kadar büyük bir taşı tekmeledi, sonuç olarak acıyla tıslayarak ayağını tuttu.

"Tsk tsk tsk, anlaşılan bölgemize yabancı bir it girmiş ha?"

Harry sesin geldiği yöne doğru kafasını çevirdi, Dudley'den biraz daha uzun ve hafif kilolu bir tip, aç kurtlar gibi sırıtıyor ve ellerini ovuşturuyordu. Yanındaki iki yardakçısı aynı şekilde gülüyor ve saldırmak için emir bekliyorlardı.

Harry şansına göz devirmemek için kendini zor tuttu, gene bela gene bela...

Harry'nin 'Patron' lakabını taktığı ortadaki çocuk ona doğru ilerlemeye başladığında içgüdüsü kaçması için çığlık atıyordu ama korkak değildi bu yüzden sonuna kadar dik duracaktı.

Kitabın adını Aptallık Ve Gurur olarak değiştirmek için çok mu geç kaldım?..

Çocuk daha dur bi ısınalım demeden çat diye yapıştı Harry'nin yakasına.

Patron ondan iki üç kafa daha uzundu ve güçlüydü. Tuttuğu yakasından Harry'i yukarı kaldırdı, "Ve biz bölgemizdeki yabancıları affetmeyiz." bunu demesiyle birlikte onu yere serdi, üç kişiden aynı anda tekme yiyordu.

Harry cenin pozisyonuna büründüyse de tekmelerden kaçamadı. Çocukların kahkahalarını duyuyordu, konuştuklarıysa vızıltı gibi gelip geçiyordu. Bir an her şeyin durduğunu fark etti, ellerini kafasından çekip gözlerini temkinlice açtı. İlk fark ettiği şey yanına düşmüş olan gözlüğüydü ve anlaşılan paramparça haldeydi. İkinci şey ise burnuna yediği devasa yumruktu, harika artık burnuna Snape güncellemesi gelmişti.

Acı öyle yoğundu ki, bir an için her şey bembeyazdı. Sonra kollarından ve ayaklarından tutulduğunu fark etti, bir yere götürülüyordu. A-oh...

Yukarıdan gelen Patron'un sesi "Elimizden öyle kolay kurtulamazsın." dedi, sadistçe şakıyordu adeta.

Bilincinin kapanmaya başladığını uykunun dünyadaki tek çözüm gibi geldiğinde anladı. Gözleri açmaya çalışsa da bulanıklık ona elle tutulur bir bilgi vermiyordu.

Havadaydı.

Soğuk. İnsanın uzuvlarını uyuşturacak türden.

Sudaydı. Oh hayır, kalkamıyordu.

Nefes... Nefes alamıyordu.

Demek sonu buydu ha? Aptal çeteye karşı bir ölüm? Ahhh, rezillik...

Yukarı çıkıyordu.

Hey, bu Azrail olmalı!

Yüzeye çıktığında derin bir nefes aldı, çölde suya hasret bir adam gibi havayı içine çekti. Birkaç öksürükten sonra onu kimin yukarı çektiğini gördü.

Sirius...

SİRİUSSS!!!

Harry damarlarında kan değil mutluluk pompalandığını hissedince kollarını hemen adamın boynuna sardı.

𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin