Olanlar olmuştu.
Snape biraz delirmişti.
İkisi, kavga etmeye başlamışlardı.
Ama en önemlisi, annesi bir anda Spinner's End'deki evin, Snape'in evinin, kapısında belirmişti.
Ve Snape'in yaptığı ilk şey onu yere sermek olmuştu.
Ve ardından ikisi yerdeki kadını boş verip; haklı haksız, gerçek yalan, suçlu masum tartışması yapmışlardı.
Kadın, kendine geldiğinde zonklayan kafasını tutarak kendini yerden kaldırmış, tartışmayı öfkeyle bölmüştü.
Ardından-
Bekleyin, çok hızlı oldu... En iyisi özeti bırakıp en baştan başlamak.
xxx
Güzel bir sabahtı, gerçekten. Genç mutlu bir şekilde uyanmıştı, bu gece kabusu yoktu. Ayrıca bedeni tekrar eski haline dönmüştü, tam olması gerektiği yaştaydı.
Otel tanıtımlarındaki gibi, kafasını pencereden dışarı uzattı, siyah beyaz Spinner's End'in havasını içine çekti. 'Tam bir tatil köyü' diye geçirdi içinden, komşu kadın oğluna bağırmaktaydı o sıra.
Harry aşağı, mutfağa inerken önünü kesen bütün kedileri okşamış, taç yaprakları gibi havaya sevgi savurmuştu.
Mutfağa girdiğinde onu gördü. Snape. Başına her zamanki kara bulutu toplanmıştı, somurtarak gazetesini okuyordu. Bakışları bir an karşılaştı ve Harry anladı ki bu öfkenin nedeni ilk defa kendisi değil başka bir şeydi. Evet, evet artık Snape'i okuyabiliyordu, adamla yaşamaya başlayanların geliştirdiğin küçük bir yetenekti.
"Bugün çok mutlusunuz efendim, sanırım birileri öldü, hm?" İyilik Meleği sordu.
Snape'in attığı bir tek bakış ona çenesini kapalı tutmasını söylemeye yetmişti.
Harry daha fazla didiklemedi, kokusu elbet çıkardı bir yerden. Snape'in bıkarak değil, ona güvenerek derdini kendi isteğiyle paylaşmasını istiyordu. Bu yüzden dikkatini önündeki tabağa verdi. Yavaş yavaş çiğnedi, adamı izledi, sorununun ne olduğunu anlamaya çalıştı. Belki yine Voldemort'tu? Snape'i yine çağırmış olabilir miydi? Adamın sol koluna ve ardından yüzüne çaktırmadan küçük bir bakış attı. Pek ihtimali yoktu, çünkü Voldemort daha yeni çay partisi vermişti ve adamın sol kolu pek yanıyor gibi durmuyordu.
"Yoldaşlıktan çağırıldım. Günün çoğunda orada olacağım." gazetenin arkasından gelen ses huysuzdu, sevinmemişti aldığı davetiyeye.
Bingo!
Harry zaferle yumruğunu havaya kaldırmak istedi, Snape'i çözmüştü! Artık adamın ifadelerini okuyabiliyordu!
Çatalını batırdığı krepten bir ısırık daha alırken, "Hm-hm. Uslu duracağım, merak etme." diye tembih etti adamı.
"İyi edersin." bunu söylerken Snape gazetenin ucundan dik dik bakmayı ihmal etmemişti.
Harry tabağına bakarken kaşlarını çattı, küçük bir çocuk değildi ki o. Snape ne düşünüyordu? Evi ateşe vereceğini mi? Saçma sapan büyülerle evin duvarlarını hedef tahtası olarak kullanacağını mı? Neyse, kaşlarını çatmayacaktı artık, bugün çok mutluydu. Çünkü bugün mutlu bir gündü, evet.
"Morana'yı yanına mı bırakmalıyım?" gazetenin köşesinden neredeyse duyulmayacak bir mırıltı geçti.
"Snape!" Harry ellerini masanın üstünde iki yana açarak itiraz etti. İksir ustasıyla göz göze gelince öne doğru eğildi, "Neredeyse on altı yaşındayım! Neyin riskli neyin güvenli olduğunu biliyorum. Ayrıca herhangi bir belaya bulaşmak gibi bir niyetim yok." bunları söylerken sesinin mızmızlanıyormuş gibi çıkmamasını umdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...
Hayran Kurgu-𝐒𝐞𝐯𝐞𝐫𝐢𝐭𝐮𝐬- Ceketine daha sıkı sarıldı çocuk. Yaşlı büyücünün burada beklemesini, birinin onu bu sokaktan alacağını söylemesinden yaklaşık bir saat geçmişti. Yaz yağmuru başlamış, İngiltere'nin serin havası caddeleri, ağaçları, evleri okşuy...