18. bölümün özeti: Harry, Snape'le tartışır, ona artık neden 'Harry' demediğini sorar. Snape onu tersler, araları açılır. Lily bunu fark eder fakat olaya karışmaz. Severus gittikçe depresif hissediyor.
.............................................Küçük çocuk, elleriyle yanaklarını avuçlamış şekilde oturuyordu. Dalgın bir şekilde gözleriyle evi perçinliyor; yeni bir ayrıntı bulmaya evin her şeyini hafızasına kaydetmeye çalışıyordu. Duvardaki çatlakları, kanepenin göçük sağ minderini, her bir kedinin en sevidiği yeri, hepsini zihninin en önemli yerine gömmeye uğraşıyordu. Arkada, Snape'le annesi yine küçük tartışmalarından biriyle meşguldüler. Bavulları arabaya nasıl sığdıracakları konusunda kavga ediyorlardı; annesi Snape'in çok inatçı olduğundan, Snape ise annesinin göz göre göre olmayacak bir şeyi tutturduğundan yakınıyordu. Şimdiden harikulade bir aile olmuşlardı...
İkisi de ilk başta alyansları takmaya yanaşmamıştı ama sonradan plana kuzu kuzu uymak zorunda kaldılar. Lily, hala James'le evliyken bir oyun adına dahi olsa alyansı taktığı için suçlu hissediyordu. Severus da aynı sebepten dolayı garip hissediyordu. Gözleri alyansını her fark ettiğinde takılıyor, parmağındaki hissi garip buluyordu.
"Harry, hazır mısın?" annesinin yunuşak sesi düşüncelerinden sıyırdı onu. Kadın onun dalıp gittiğini fark etmiş, sesini ona göre ayarlamıştı ve Harry buna minnettardı, zaten bu kadar gerginken bir de dramatik bir şekilde yuvarlanmak istemiyordu.
Gözlerini annesine odakladı, bu istemsizce yüzünün buruşmasına sebep oldu. "Hadi ama, o kadar mı kötüyüm!" kadın saçından bir tutam alıp bakmaya çalışırken şakayla karışık sitem etti. Değişmişti tabii ki, artık saçları kızıl mı yoksa sarı mı karar verilemeyecek bir renkteydi. Dumbledore bunu eğer görülürlerse küçük bir kafa karışıklığına sebebiyet vermek için olduğunu, insanların saç rengini betimlemek konusunda ayrıma düşme ihtimallerinden bahsetmişti. Snape buna göz devirmekle yetinmiş, saçın düpedüz sarı olduğunu iddia etmişti. Lily ise Dumbledore'u desteklemek için mi yoksa sırf inat olsun diye mi bilinmez, saç renginin kızıl olduğunu savunmuştu. Gerisini biliyorsunuz zaten; kavga, tarafların sakinleştirilmesi, kavga sonrası ters davranışlar vs vs...
Söz konusu Lily, amacına uygun olarak tanınmayacak haldeydi. Saçları şimdi kısaydı, çenesine zor geliyordu. Gözleri mavi bir renk almış, çilleri yok olmuştu. Dudaklarına katılan ince biçim yüz hatlarını az da olsa etkilemişti. Harry'nin saçı kumrala kaçan bir kahve tonuydu. Kendisi en çok gözlerini beğenmişti, yeşil çizgilerle dolu ela küreler...
"Arabaya geliyor musunuz yoksa Almanya'ya başka bir gidiş yöntemi mi buldunuz?" adamın sabırsız sesi uzaktan bir yerden geliyordu.
Ah bir de Snape vardı tabii, adam aklına geldikçe Harry istemsizce gülüyordu, çünkü iksir ustası saçının bir kısmından vaz geçmek zorunda kalmıştı! Yeni bir görünüm kazanmak için ensesini kazıtmıştı. Aslında hala fazlaca saçı vardı, gerçekten. Sadece biraz abartıyordu. Eğer saçını salık bırakırsa hiçbir şey fark edilmiyordu. Onun yerine fark edilecek başka değişiklikler vardı. Kısaca açıklamak gerekirse Harry kesinlikle babasının oğluydu.
Lily cevap olarak göremeyeceğini bilse bile göz devirdi, tabii sonradan yapıştırdı cevabı "Jet kiraladık Snape, sen kıçı kırık arabanla yola düşebilirisin."
"Hmf," adam alayla burnundan soludu, "dikkat edin de siz düşmeyin." iyice uzaklaşmıştı, sesi yumuşak geliyordu.
Annesi başını 'Tanrım beni kurtar' dercesine sallarken onu kucağına aldı. Harry iksiri içtip küçüldüğünden beri bunu çok yapıyordu, oğlunun bebekliğini geri istiyordu sanki. Gerçi Harry de bundan şikayetçi değildi, belki yüksek sesle söylemezdi ama hoşuna bile gidiyordu bu durum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...
Fanfiction-𝐒𝐞𝐯𝐞𝐫𝐢𝐭𝐮𝐬- Ceketine daha sıkı sarıldı çocuk. Yaşlı büyücünün burada beklemesini, birinin onu bu sokaktan alacağını söylemesinden yaklaşık bir saat geçmişti. Yaz yağmuru başlamış, İngiltere'nin serin havası caddeleri, ağaçları, evleri okşuy...