|18|

217 33 38
                                    

17. Bölümün Özeti: Lily ve Harry James hakkında sohbet ediyorlar, Snape ikiliden kendini izole ediyor. Lily, Snape ve Harry Almanya'daki bir çiftliğe gitmek için hazırlık yapıyorlar.
................................................

Adımları taş merdivenlerde yankılanırken gergince ellerini kütletti. Kapıya vardığı anda otların ve kaynayan iksirin kokuları burnuna çarptı, oldukça boğucu bir havası vardı buranın. Elini tedirgince uzatıp kapıya vurdu. Bir süre sessizlik içinde bekledikten sonra adamın bir işaret vermeyeceğini anladı ve kapıyı açıp başını içeri uzattı.

"Snape?"

Odanın loş ışığına ve buharına karışmış iksir ustası onu kabul etmek için hiçbir harekette bulunmadı. Masasına dönük, kazanına eğilmiş bir vaziyette kaldı.

Kapıdaki genç, gergince dudaklarını yalayarak iyice içeri geçti, kapıyı arkasından kapatırken ses bütün odada yankılandı. Yavaş adımlarla adamın birkaç adım yanında durdu. Önce kazanda fokurdayan iksire, ardından da adamın çatık kaşlarına baktı. Snape'in ağzını bıçak açmıyordu.

Harry sessizlik daha da uzamasın diye ortaya bir soru attı, "İksir bitmek üzere mi?" Snape ona göz ucuyla baktı, hemen cevap vermedi. Cevap verdiğinde ise ses tonundan mümkün olduğunca çabuk yalnız kalmak istediği anlaşılıyordu, "Az kaldı."

Harry, adamın sesindeki 'git artık' tınısını alsa da kılını kıpırdatmadı. İksir ustasını sinir etme şansını kaçırır mıydı. Gerçi kendine söylediği şey buydu da, kalbi adamın onu başından savma olasılığıyla hızlı hızlı çarpıyordu.

Dikkatini fokurdayan kazanın yanında duran bitmiş bir iksire çevirdi. Tabii o kazandaki şey iksirse. Şeffaftı, su gibiydi. Elini kazana doğrultarak, "Bu ne?" diye sordu. Adam, kafasını önündeki kazandan ayırmadan, "Panzehir." dedi. Harry olaya bir anlam veremedi panzehirin ne alakası vardı? Snape yüksek sesle nefes verdi, bu sefer gözlerini ona dikerek konuştu, "Potter, küçülmek için içeceğin iksirin panzehri. Yoksa tekrar büyümek için beklemek mi istersin?"

Harry utanç içinde kulakları kızararak olduğu yerde durdu. Snape'le konuşmak gerçekten zordu, ne kelime etse adam gardını alıyordu. Buraya konuşarak sorunu anlamaya gelmişti ama hayır. Utancın yerini başka bir şey almaya başladı. Öfke. Gerçekten, Snape'in böyle bir şey yapmaya hakkı yoktu. Kulağa ne kadar çocukça gelirse gelsin Snape duygularıyla oynuyordu. Snape'in ruh hali iyiyse konuş, değilse sonraya bırak, Snape sinirli aman sus. Yeter.

"Yapma."

"Ne?" bu tek kelimenin ardında yatan anlamı anlamayan adamın malzeme atmak için uzanmış eli kazanın üzerinde kalakalmıştı.

Harry kaşlarını çattı, kararlılık ve izlenim sağlamak için yumruklarını iki yanında sıktı, "Yeter artık Snape. Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Eğer Harry bu kadar sinirli olmasaydı iksir ustasının yüz ifadesine gülebilirdi. Hatta, bir ressam çağırıp portresini yaptırsa ve onu evin girişinden görülebilecek ilk yere assa ne güzel olurdu.

"Potter neler saçmalıyorsun? Merlin aşkına beni rahat bırak artık-"

"Bunu yapma işte! Bizi uzaklaştırmaya çalışıyorsun!"

"Ah Potter, sadece iksirleri hazırlıyorum." adamın sesi Harry'ninkine nazaran sakindi, uzatmaya niyeti yoktu.

"Hayır! Benimle konuşmuyorsun. Konuşsan bile ettiğin her bir kelime alaya bulanmış!"

"Potter-"

"Ve bu!" diye bağırdı Harry, elini sanki somut bir şey gösteriyormuş gibi öne doğru uzatarak, "bana tekrardan 'Potter' demeye başladın."

Snape kısa bir 'hmph' sesi çıkararak kaşını kaldırdı, "Bu senin soyadın değil mi? Bunun neresi-"

Harry çılgınca ellerini salladı, "Sorun bana Potter diye hitap ettiğindeki tavrın!" bir süre durdu, tekrar konuştuğunda sesi yumuşaktı. Eğer Snape kaskalın gardından duyabildiyse biraz kırgın geliyordu, "Harry'ye ne oldu?"

İkisi bir süre konuşmadı, bu süre zarfında kulakları fokurdayan iksirle meşgul oldu. Harry ise bu süreyi sakinleşmek için kullandı, öfkesi azalsa da kararlılığı olduğu yere mıhlanmıştı.

"Snape, sorun ne? Ben mi bir şey-"

Adam sabırsızca araya girdi, "Abartıyorsun Potter. Sana söyledim, meşgulüm."

Harry doğrudan adamın gözlerine baktı, "O zaman bana neden Harry demiyorsun?" İksir ustası bakışlarını mahvolmuş iksire çevirdi, ardından sırtını Harry'e döndü. Malzemeyi doğru zamanda atamamıştı, dudaklarını birbirine bastırarak ince bir çizgi haline getirdi. Çocuk kendini suçluyordu. Fark edilmeyecek derin bir nefes aldı, her şey o kadar karışıktı ki.

Tekar çocukla yüzleşmek için döndüğünde artık orada olmadığını fark etti. İksire tekrardan başlamak için malzeme bıçağı sıkıca kavrarken dişlerini açığa çıkararak hırladı.

xxx

Harry çok suskundu. Lily, yandaki kanepeye oturup onu izlerken bütün günün özeti işte bu dedi. Kendi kendine, burada son günü belki de ondandır, dese de böyle olmadığını biliyordu. Onun da kafasında Snape vardı. Çünkü oğlu, adamla kısacık bir kelam etse gözleri beklentiyle parlıyordu. İç çekerek başını kanepenin gerisine attı, keşke en başından burada olsaydı. O zaman Harry başkalarına bel bağlamazdı, tanıştığı herkeste sevgi kırıntısı aramazdı.

Kitaplık kıpırdandığında ikisinin kafası da o yöne çevrildi. Snape her zamanki gibi dik ve sert duruşuyla açılan gizli kapıdan fırladı. Hızlı adımlar arasında ikisine de bakmadan "İksir hazır, yarın yola çıkıyoruz." dedi. Adamın merdivenleri hızlıca çıkıp odasına kapanmasını sessizce dinlediler.

İkisi de iç çekip kendi düşüncelerine dalmış haldeyken yerde güreşen kedileri izlediler. İçlerinden bir tanesi ensinden tutup getirdiği yavruyu Lily'nin kucağına koydu. Kadın gülümseyerek küçük kediyi kucağına aldı.

"Anne?"

Kadın, kedinin sarı tüylerini okşarken bakışları oğluyla buluşmak için yukarı kalktı, "Hm-hm?"

Harry ona bakarken bir yandan da elini kucağındaki kırlentin desenininde gezdiriyordu, "Bana babamın ve Sirius'un beni başka bir bebekle karıştırdığı anıyı anlatır mısın?"

Kadın kucağındaki kediye bakarken kıkırdadı, "Tabii, tabii anlatırım."

xxx

Elini cübbesinin cebine attı, körü körüne gümüş kutuyu aradı. Elini aradağını bulduğunda yukarı çekti, kutuyu açtı. Kalan son sigarayı dudaklarına götürmeden önce içinden küfretti. Olmayacak şekilde hızla azalmıştı bu sefer gümüş kutunun içeriği.

Sigara tutan eliyle şakaklarını tuttu, adeta savaş için silahlarını kuşanan kalbinin ritmini yavaşlatmaya çalıştı. Hiçbir şey olmayacaktı. Sağ sağlim varacaklardı. Bir süreliğine orada durup sonra tekrar hayatlarına devam edeceklerdi. Potter Karanlık Lord'u yenecekti. Harry bunu başaracaktı...

Yüksek sesle oflarken sigara küllerini silkeledi. Küllüğe bakarken yeniden bunun batağına düştüğü için kendine okkalı bir lanet savurdu. Gerçi neyin batağından kurtulmuştu ki, neyi düzgün yapmıştı? Hiçbir şeyi.

Son sigarası da bitmesine rağmen gecenin bir yarısına kadar odasında kaldı. Ölçtü, tarttı, biçti. Hiç bir şeyi tutturamadı. Hiçbir şey aklına yatmadı. Bu sefer farklıydı. Çünkü her şey değişmişti...

/ .  / .  / .  / . / 

Kısa ama hey, sonuçta yeni bir bölüm daha değil mi? Ve bir zamanlar egoist manyak Snape'e bakın, kafası o kadar karışık ki kendine bile güvenemiyor :'(

𝐎𝐧𝐜𝐞 𝐔𝐩𝐨𝐧 𝐀 𝐓𝐢𝐦𝐞 𝐈𝐧 𝐒𝐩𝐢𝐧𝐧𝐞𝐫'𝐬 𝐄𝐧𝐝...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin