(Bölüm içinde medyadakine bir tık benzer bir sahne var.)
-Hepinize merhabalar! Yeni gelenler ve birkaç gündür benimle olanlar. Öyle hoş destek olmaya başladınız ki, beni ilk bölümden beri merakla takip eden hepinize samimiyetle teşekkür ederim. Tüm yorumlarınızı okuyup bazılarınızın profiline bakıyorum, beğendiğiniz serileri daha çok kaydedin lütfen. Burada kütüphanenizi karıştıran biri var...
Özel olarak teşekkür edeceğim biri var! Seral95er Kendisi hem yorumlarıyla hem de kitabımı değer verdiği insanlara önermesiyle beni bugün gerçekten mutlu etti. Apartmanımızın geniş balkonlu odasına alalım sizii ve başlıyoruuz.
Cebinden bir dal sigara çıkarıp kocaman tamirhanenin içinde adımlarken artık işe başlamalarının vakti gelmişti.
"Peşimden gel, kaybolma." Yüksek tonda konuşunca Cevizli'nin içinde yankılandı sesi. Zıplar gibi adımlarla hemen yanına ulaşmıştı Ata da.
Birlikte tekeri patlayan arabayı tamir edeceklerdi, bu esnada Ata'nın isteği doğrultusunda Barış bir şeyler öğretecekti. Evden erkenden çıkıp okula gitmeden uğradığı için şanslıydı, böylece burada istediği kadar vakit geçirebilirlerdi.
Sandık gibi bir tahta parçasının içinden ağır araba lastiğini tek hamlede çıkaran adam Ata'ya doğru yuvarlamıştı. "Yakala. Giderse arkasından koşarsın."
Takılıyordu ama ciddi bir sesle konuştuğu için, ya da ses tonu Ata'ya göre kalın olduğu için bir geriliyordu çocuk. Kafasında 'benim yaptığımı anladığı için takılıyor olabilir,' sorgusu vardı. Kendine doğru yuvarlanan lastiği iki eliyle dikkatlice durdurdu.
Barış elinde metal parçaların birleşmesiyle oluşan bir aletle geldiğinde tek dizinin üzerine çöktü, sıkışan makineyi gevşeterek açtı ve patlak tekerin hizasına getirdi.
Ata elindeki lastiği yere bıraktığında bir tık sersemlemişti. Ellerinin kaç kez yıkanması gerektiğini düşünmemeye çalıştı. O, ailesinin mirası olan takıntılarını hiç mi hiç üstlenmek zorunda değildi.
"O nedir Patron?" Barış'ın yaptığı gibi eğilerek yakınlaştığında iri gözler mekanik cihaza dikiliydi.
"Kriko." Kendisine patron denmesi garip gelmişti, Ata onun ilk çırağı olmasa da belli ki en tuhafıydı. Rahatsız hissetmiyordu yine de hiç, ayak uydurmayı seçti.
"Böyle hizalıyorsun, çırak." Aracı kaldırmak için tekerin önüne koyduğu destekleyici bir tahta parçasıyla birlikte krikoyu yerleştirdi. Pür dikkat onu izleyen bir Ata vardı yanında. İşini yaparken çok konuşan bir adam değildi, aldığı parayı hak yemeden kazanmaya özen gösterdiğinden baştan savma yapmazdı.
"Bijon anahtarını al Ata." Arabanın bir kısmını dikkatli ve dengeli şekilde kaldırdıktan sonra kendisini pür dikkat izleyen oğlana iş verdi.
Ata hiç ikiletmeden bir hevesle avuçlarını dizlerine bastırıp doğruldu ve alet edavatın dizili olduğu duvara ilerledi. Geldiği anda aklına küçük ama önemli bir şey ilişti.
Bijon anahtarı nasıl bir şeydi? 21 yaşında bir erkek olduğu için sormaya utandı, yine de babanın okb durumundan dolayı bu tarz baba oğul vakitleri geçirememişlerdi. Geçirse bilirdi muhtemelen, fakat o kendi bilgisizliği için bir şeyin arkasına sığınıyor gibi hissetmeyi istemedi ve utanç verici olsa da sordu.
"Patron, bunların hangisi bijon anahtarı?" Dönüp kendisine yok artık der gibi bakmasın diye yüzünü dönmeden duvarı izlemeye devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRLİ BEYAZ [GAY]
General Fiction+20 Ata Barbaros, temizlik hastası bir ailenin kusursuz bir düzenle büyütülen tek çocuğuydu. Tek bir toz parçasına temas etmesi bile yasaklıyken, elleri motor yağıyla kaplı tamirciyi görmek uğruna her hafta arabasını bozmaya başladı. Şiddetli cinsel...