16, İnce Bir Hastalık Bu

5.5K 434 105
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Erkek Güzeli.

Güzel bir geçiş bölümü oldu. UYARI olarak, bugün iki bölüm attım. 15'i okuyup okumadığınızı kontrol edin yavru ceylanlarım. Yarın da bir bölüm atacağım ve olaylar net şekilde bağlanacak. Bölüm sayısının 16 olduğuna inanamıyorum şimdiden. Amacım 10 bin olmadan bölümleri güzelce ilerletip, olduğunda size süpriz bölümler verebilmek. O zamana kadar desteğinizi eksik etmeyin.

Bol meyve yiyin bir de. Öptüm, iyi okumalar!

-

İnsan insanı bulduğunda hiç kaybetmek istemez. Onu hangi duygu olduğu fark etmeksizin kendine bağlamak ister. Bu gece kamp alanında insanların birbirine bağlandığı duygu sek korkuydu. Zamansız kurt uğultuları ve cırcır böceklerinin durmaksızın süren ninnisi dışında tek bir ses ve ışık yoktu. Yaktıkları ateş ve ağaç dallarına sıkıştırdıkları tek tük ışıldaklar aydınlığı sağlıyordu ancak bu civar boyunda tek başına gibiydiler.

Ata korku hikayelerini dinlerken bacaklarını kendine çekip çenesini yaslamış, Poyraz'la dip dibe olmasından güç alarak dinlemişti. Japonlar arasında bir efsane hâline gelmiş Aokigahara ormanına benzer bir hikayesi vardı burasının. Zamanında intihar etmek için gelen üç erkek çocuğunun ruhlarının gezdiğini ve rahatsız oldukları için gelenleri korkuttuğu söyleniyordu. Her gece çocuk kahkahasına benzer bir ses duyulur, o ses çocukların kendi aralarında saklambaç oynadığını belli edermiş. Eğer ki yakalanan kişi siz olursanız da ölmek dışında şansınız olmazmış.

Fakat tabii bu efsanenin mantıklı bir alternatifi olarak, geceleri duyulan kahkaha sesinin aslında sadece endemik bir kuş türüne ait olduğunu söyleyenler de vardı.

"Tuvaletin gelirse söyle Poyraz. Ben seninle giderim." Ata iyice olduğu yere pısıp arkadaşına güven vermeye çalışıyordu. Biraz da durduğu yerde sallanıyordu.

"Benim yok, senin var mı?" Korku hikayesi yüzünden ürperip çişlerinin geldiğini ilk kim itiraf edecekti acaba?

"Yook. Gelince söyle." İkisi de hafif hafif sallanmaya başladıktan birkaç dakika sonra birbirlerine bakarak güldüler. Ata ilk kalkan kişiydi, elini Poyraz'a uzattığında sorgulamadan kalkıverdi o da. Bi' küçük su meseleleri vardı.

Telefonun ışığını açarak biraz ilerideki lavabo konteynerlarına doğdu yürümeye koyuldular. Gerginlikleri dağılsın diye konuyu korku hikayelerinden farklı bir şeye çevirdi Poyraz. "Barış abi gelse, seninle aynı çadırda uyuyalım dese ne dersin?"

"İçimden çok evet demek gelse de kibarca reddederim. Çok erken daha, hızlı uçup çakılmak istemiyorum."

"Peki ona ne kadar güveniyorsun? Mesela bir sır versen."

"Bilmem, belki ölüme bile götürür o sırrı. Güveniyorum sahiden." Düşünmeden söylediği şeyin her şekilde arkasındaydı. Onu birkaç aydır tanıyor olsa bile nasıl biri olduğunu anlamak zor olmamıştı. Hem kalben hem de beyniyle bunu anlayabiliyordu.

"Hani hızlı uçmuyordun balım? Bunun ilk adımı öyle hemen güvenmemek." Poyraz arkadaşının omzuna attı kolunu yürürken. Onu böyle sorular sorarak sıkıştırmayı, kendisinin de sorgulamasını sağlamayı epey bir seviyordu.

"Aslında kendi içimde çok hızlı uçuyorum da, Barış cidden olgun birisi. Ben de biraz rol çalıyorum işte, ağırdan satmak falan. Kendimi hemen belli ediyorum, zaten bu huyumu da sevmiyorum."

"Hangi huyunu sevmiyorsun balım?" Poyraz duyduğu şeyden hoşlanmayarak sordu. Kendiyle alakalı bir şeyleri sevmediğini duymak içine sinmiyordu. Yine de dinleyip anlayacaktı dostunu.

KİRLİ BEYAZ [GAY]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin