-Hoş geldiniz, ahjumma in the area! Enerjileri yükseltelim ve bu keyifli bölümün hatrına bir sürü yorum bırakalım ne dersiniz? Belki bu bölüm hikayedeki en çok yoruma sahip bölüm olur.
Yaparız ben inanıyorum bize komşularım. Rica ediyorum bir bardak kahvenizi alın öyle okuyun bu bölümü. Keyifçilik..
Kavradığı bileği arkasına dönmek için izin alır gibi nazikçe tuttuğunda ensesindeki parmaklar tenine ateş gibi değiyordu. Arkasına doğru döndü doğrudan göz teması kurmak için, "Kötü mü yaptım yoksa?"
Boncuk gibi irice gözler tüm masumluğuyla bakarken aynı anda cilve doluydu.
Barış o esnada sarışına bakarken ilk kez çok net bir şekilde yutkunmuştu. Kasıklarındaki baskı damarlarına kan pompalıyorken, ellerini Ata'dan ayırıp bir adım geriye ilerledi.
"Kişisel alanıma sorgu sualsiz girme bir daha Ata. İyiliğin için."
"Özür dilerim." Kısa ve net, her ne kadar aralarındaki kıvılcım ikisinin ruhuna ulaşsa da gerektiğinde özür dilemek gerekiyordu.
İkisinin oradan çıktığında derin nefesler alıyor olmaları tansiyonun az önce yükseldiğinin ölçeğiydi. Barış'ın müşterisi gittiği için etraf boş görünüyordu, omzundaki çantayı her zaman oturduğu tabureye bırakan sarışın çekinerek sordu.
"Kaç yaşındasın acaba?"
Barış gri tulumunun kirlenmekten siyaha dönmüş cebinden yıldız tornavida çıkarıp bir yandan iş görüyor diğer yandan kulak veriyordu.
"Yirmi dört." Elleri arkasında olan sarışın hemen üç parmağını bükmüştü. Bu aralarında kaç yaş olduğunu hesaplamak içindi. Az önce kendini adamın kasıklarına sürten Ata, şimdi bir çocuk gibi parmaklarını bükerek aralarındaki yaş farkını ölçüyordu.
"Peki ya ailen? Onlardan bahsetmedin hiç, seni yönelimin konusunda destekliyorlar mı?"
"Yönelimim konusunda birinden destek görmeye ihtiyaç duymuyorum." Yıldız tornavidayla işi bitince arka cebine sıkıştırıp maket bıçağını aldı. İşine odaklıyken izlemeyi seviyordu onu Ata. "Ailem var, evden işe gidip gelmek zor oluyor diye burada kalıyorum."
"Ama burası yeterince konforlu mu senin için? Çok çalışıyorsun hem." Barış umursamaz bir tavırla omuz silktiğinde Ata'dan arkasında kalan İngiliz anahtarını uzatmasını işaret etti kaşıyla.
"Yatak, mutfak, kitap var." Duraksadı, yağa bulanmış vidayı iyice sıkarken boynundaki kalın damar beliriyordu. Ata istediği şeyi uzatırken göz göze geldiler. "Sen varsın, uğruyorsun. Yeterli."
Ata ocaktan ses gelmiş gibi arkaya doğru baktı, doğrusu hiçbir ses yoktu ama utandığı için tamirciye bakamamıştı. "Babam sayesinde geldim bugün de."
"Problemi ne?" Elindeki iş bittiği gibi elini dizine bastırıp doğruldu. Ellerini yıkarken kırık aynadan görüyordu Ata'yı Barış.
"Ya babamın problemi yok da torun diye tutturmuş. Çocuk istiyor sürekli." Ata soruyu, 'babanın problemi ne?' olarak algılamıştı.
"Yapalım çocuk." Islak ellerini silkeledikten sonra arkasını döndüğünde ciddi bir ifadeyle bakıyordu. Üstüne doğru yürümeye başladığında esmerin her bir adımında daha da kızarıyordu Ata.
Sadece yanakları değil, kulakları bile ren geyiklerinin burnunu aratmıyordu. Barış'ın botundan çıkan tok nidâlar ve yüzündeki o ciddi bakış Ata'yı az sonra hamile kalacakmış gibi havaya sokmuştu bir an. Zaten yarım akıllı olduğunu düşünüyordu, kalan da uçmuştu şuanda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRLİ BEYAZ [GAY]
Aktuelle Literatur+20 Ata Barbaros, temizlik hastası bir ailenin kusursuz bir düzenle büyütülen tek çocuğuydu. Tek bir toz parçasına temas etmesi bile yasaklıyken, elleri motor yağıyla kaplı tamirciyi görmek uğruna her hafta arabasını bozmaya başladı. Şiddetli cinsel...