Bölüm şarkısı: Annie Lennox - i put a spell on you.
Hoş geldiniz. Bir önceki bölümün devamı niteliğindedir. Tamamında cinsellik olan bir bölüm oldu. Yine üç bin kelimeyi bulmuş, son iki bölümde toplam 6 bin kelime yazmış oldum. Kendimi tebrik ediyorum...
Siz de tebrik etmek istiyorsanız bu bölüme bol yorum yapın lütfen çiçeklerim. 🤍 Art arda attığım için bu iki bölümün tatlı yorgunluğu kaldı üzerimde. İyi okumalar dilerim, yazım yanlışlarını az sonra düzelteceğim.
Ata'nın ağzından.
Hırıltılı sesiyle çok güçlü bir tınıda konuştu. "Beni ağzına alırken geldin biricik oğlum. Bu kadar mı seviyorsun beni?"
Vücudumun potansiyeline şaşırdığım ilk andı. Çaylaklığım sadece elime verdiği tornayla vida sıkarken değildi. Dizlerimin kıpkırmızı olduğu vakite dek onu ağzıma alırken boşaldığımda da çaylaktım. Bacağına sıçramıştı döllerimin bir kısmı. Karnım aldığım derin nefeslerle bir dışa bir içe hareketlenirken Barış'ın kolumdan tutmasıyla ayağa kalktım. Aleti epey erekte olmuştu ağzımda tuttuğu ritim sayesinde.
"Oğlum az önce sevgisini gösterdi. Bana karşı nasıl iştahlı olduğunu, hevesini." Beni omzundan çevirip bastırdığı gibi doğrudan çalışma masasının üzerine yapışmıştı çıplak göğsüm. Ona bakamadığımı anlayınca bakışlarımı yaslı olduğum masada duran kitaplara kaydırdım. Hakan Günday'ın eserleri vardı, çok da sevdiğim bir yazar... Arka kapakta kendi fotoğrafı olduğundan bize bakıyor gibi hissettiğim için Barış ellerimi arkada kilitlemeden kitabı çeviriverdim.
Saliseler içinde iki bileğimi de arkamda, kalçamın üzerinde kilitlediğinde sırtımdaki iki zarif kemik onun göz hizasına girmişti. Tabii başka kısımlarım da.
"İnci gibi açıp kapatıyorsun yuvanı. Sadece kolların değil, orası da titriyor." Bir tamirhanenin içinde, küçücük bir konteyner odada arkamı ilk defa birine gösteriyordum. Barış bir eliyle bileklerimi kenetlerken, diğer elini karın boşluğuma koydu okşarcasına. Sonra da biraz yukarı doğru kaldırıp tapar gibi konuştuğu manzarasını netleştirdi.
Ona eşlik ettim, parmak uçlarıma basıyordum masanın kırılmasından da korkarak. Bu pozisyonda olmak, arkadan beni nasıl ne şekilde izlediğinin belirsizliğini yaşamak bile dört yanımı karıncalandırıyordu. "Barış..."
"Oğlum." diye seslendi bana kısık dudakları arasından. Sıktığı bileklerime eğilip bilek içime bir öpücük bıraktı. Kokumu içine çekerek, tutkuyla öpmüştü. "Ellerini ben diyene kadar ayırma."
Başımı salladım refleks olarak, masa da benimle birlikte sallandı. Barış bir elini beyaz bacak içlerime attığında bir an aletime dokunacak diye düşünüp kıpırdandım. Bacağımın içini, yumuşak olan kısmı sıkarcasına okşadığında eğildiğini kalçama çarpan nefesinden anlıyordum. Ben üşüyordum, onun nefesi yakıyordu.
"Barış, utanıyorum ben. O kadar yakından bakma oray..." Tutmayı bıraktığı, arkadan kilitlediğim ellerimi sıktım yanaklarımda hissettiğim sıcaklıkla. Barış eğilmiş, bir dizi üzerine çökmüş kalçamın sağ kısmını öpmüştü. Hafif uzayan sakalları tenime iğne gibi batıyorken, hissettiğim dili, ardından gelen arsız dişleriyle sözüme devam edememiştim.
"Nereye bakmayayım yavru ceylanım? Hareket de edemiyorsun şimdi. Ben tutayım, sen burası de bakmamam için." Kalçamla bacağımın birleştiği etli yerden öptü. Sonra orta parmağıyla yüzük parmağını, kuyruk sokumumdan ıpıslak olmuş deliğime doğru sürdü. Huzursuzca kıpırdanmaya çalıştım yerimde ama masadan gelen gıcırdama sesleri ve bacağımdaki el beni mıhlanmış gibi kısıtlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRLİ BEYAZ [GAY]
Fiksi Umum+20 Ata Barbaros, temizlik hastası bir ailenin kusursuz bir düzenle büyütülen tek çocuğuydu. Tek bir toz parçasına temas etmesi bile yasaklıyken, elleri motor yağıyla kaplı tamirciyi görmek uğruna her hafta arabasını bozmaya başladı. Şiddetli cinsel...