15.BÖLÜM: "MEKTUP"
Şüphesiz şu gereksiz dünyada neyi beklediğini bilmeden bir şeylerin olmasını beklemek delirmeye en büyük sebepti. Ki bir deli olarak kat be kat delirmek, ruh sağlığımı iyiden iyiye bozuyordu Çam.
İtirafı sonrasında onu yalnızca birkaç kere camii çıkışında görmüştüm. Ama ne o benim yüzüme bakmıştı, ne de ben. Öyle utanıyordum ki artık evden çıkmak istemiyordum.
Hissetmem gerekenin ne olduğunu bilmiyordum. O anları her hatırladığımda kalbim acayip acayip tepkiler veriyordu, o kadar. Geriye kalan süreler de sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmam, karakterimin bir arızası olmalıydı.
Saat ikiydi.
Bize çay saatine gelmiş Esma teyzeyle kızı Nuran'a hizmetler etmekle meşguldüm. Aslında bir nevi buna çin işkencesi de diyebilirdik. Ahsen ve Murat okuldaydılar. İşleri yapan gene zavallı bendim.
Bu hayattaki tek amacımın sadece iş yapmak olup olmadığını bir ara düşünmeliydim.
Boynumu omzuma doğru büktüm. Mutfakta tahta üzerinde canice kıydığım domatese manidar manidar baktım. Cansız olmak mı senin gibi? Yoksa canlı olup absürtlüğün beden almış hali olmak mı benim gibi?
Doğradıklarımı patates salatası için ayrılan leğenin içine gönderip bıçağı tahtaya farklı bir melodi çıkarmayı deneyerek vurmaya başladım. Tak tak, tiki tiki tok. Tak taka taka tak! Tik tak, tok. Tok tak tak. Tok tiki tiki tak.. Pek romantik bir müzikal olmuştu Çam. Kendime hakim oylamasaydım çıkıp mutfağın ortasındaki halı pistinde balerin hanımefendiler gibi dönüp duracaktım ki çok şükür bir ses bu çılgınlığıma engel oldu:
"Kız! Ne ediyon burada aklını kaçırmış gibi?"
Tezgaha sırtımı yaslayıp Nuran'a baktım. Açık konuşuyordum ki, Nuran'ı sevmiyordum. Yüzüne gülecek kadar da samimi değildim. Bu nedenle mesafe, elzemdi.
"Bir şey mi istedin Nuran?"
"Yok. Sana bakmaya geldim."
Gereksiz bir göz devirişle başımı çevirip camın dışına baktım.
"Bir şey diyecem." derken ojeleriyle ilgilenmeye başladı.
"Buyur."
"Ve bir şey verecem."
Benimle konuşurken kafasını kaldırmayışına mı takılsaydım, yoksa şu iğrenç kırmızı ojeleriyle alakadar olmasına mı? Allah'ım bu ne çirkinlikti böyle! Bu ne yapmacıklıktı. Az doğal olsan ne çıkardı Nuran?
"Buyur?"
"Bana kızmıcan, önce ona söz ver." Bu dediğiyle, nihayet yapmakta olduğu şeyi bırakıp yanıma yaklaştı.
"Söylediğin şeye bağlı. Teminat verecek değilim. Kızabilirim."
Derin bir iç çekip konuştu: "Biliyorsun ki Esme'ciğim. Aşk için her şey yapan bir kızım ben."
"Aşk?" Hayretim tabiki gizlenecek kadar küçük değildi. "Anlayamıyorum. O ne alaka şimdi?"
"Esmee!.." Hayatımın en adrenalin dolu anlarına böyle bodostlama dalarak heyecanımı söndüren ses, ah o ses...
"Efendim anne!" diye seslendim mutfaktan salona doğru.
"Kızım ayarla servis tabaklarını da gel çabuk hadi. Ne bekliyorsunuz orada?"
Arada bazen tutardı kızması. Çabuk geçerdi ama fenaydı. "Getiriyorum," deyip Nuran'a döndüm. Devam etmesini bekledim ama o omzuma dokundu ve konuyu kapadı: "Hadi güzelim. Sonra konuşuruz artık. Habib'e teyzeyi kızdırmayak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler Kararır Mı?
SpiritualBu, ayrılığın yoruculuğunda güçlenen bir aşkın hikayesi.