14.BÖLÜM: "SENİ SEVDİM"
O berbat kelimesine karşılık söylemem gereken onlarca şey varken yalnızca susarak ayrılmıştım yanından. Oysa beni kardeşim saydığım bir çocukla nasıl yakıştırırsın diye kızmam gerekiyordu ama yapmamıştım işte. Ona karşı asıl Esme olamıyordum. Bu, çok garipti!
O günün üstünden koskoca dört gün geçmişti. Artık günler kocamanlaşıyordu... Kıza ne olduğunu, Ferhan Mert'in Kasabayı terkedip terketmediğini merak ediyordum ve zaman bu deli merakımda ağırlaşıyordu.
Ailem, olayı farklı boyuttan biliyordu. Sadece benim kızı ikna etmek için tepeye çıktığımdan haberleri vardı. Düşme olasılığımın olduğundan, büyük tehlikeden döndüğümden hâlâ bihaberdiler. Öyle olsa bile babamın kızması için bildikleri yetmişti. Asla bir daha ondan izinsiz böyle tehlikeli bir işe kalkışmamamı söylemişti. Biliyorum benim içindi ve suçluydum. Haketmişim.
Elimdeki kitabı anlayamadan okuyordum. Sayfalar yazılanlarla değil, zihnimdeki olay örgüleriyle doluydu ve ben sanki orada kendimi okuyordum.
"Esme, iki dakika gel."
Annemin sesiyle kitabı kapayıp kalktım. Yatak odasına vardığımda kapının pervazına yaslanıp: "Buyurunuz?" dedim tatlı tatlı.
"Gel hele uzanamıyorum. Dolaptan şu hurcu al."
"Ah ne edeceğiz senin bu boyunu biz?"
"Asılayım mı uzansın bu saatten sonra, dediğine bak!"
"Yok yok, tövbe canım. Öyle bir şey dediğim yok, asılma sakın."
Durdu, durdu. Hassas noktasına parmak basmamın hazımızlığıyla tekrar konuştu: "Baban beni böyle aldı hem. Sen kendine yan. Seni kim alacak bu boyla?"
Gülmem geldi: "O kadar da değil anne, abartma. Ayrıca uzun boylu olmanın neresi kötü?"
"Kasabada'daki bütün erkeklerin zaten boyu senin kadar Esme, düşün orasını."
"Ben çok uzun değilim. Onlar kısa. Ayrıca intikam mı alıyorsunuz sultanım?"
"Haydi haydi," dedi: "Bırak şunu da gel al hurcu şuradan."
Boyunun yetişmediği yere kolaylıkla uzanıp istediğini aldım. Yatağın üzerine oturunca, kendisi de yanıma geçti. Gülümseyerek eğilip öptüm yanağından. Burun kıvırdı, ikinciye öptüm. Nihayet o da yanağıma elini koyup sevdi. Hurcu dizlerine bırakıp fermuarını aralarken: "Babam hâlâ kızgın mı bana?" diye sordum.
"Yok kızgın değil Esme'm. Geçti gitti o. Rahatla sen."
Onun da olanların bütününden haberi yoktu. Gerçi kimsenin haberi yoktu. Herkes bilmesi gereken kadarını biliyordu. Benim ve Furkan'ın arasında olan bir gizlilikti.
"Ya sen kızgın mısın?"
"Benim sana kızgınlığım beş dakikayı aşmaz deli kızım."
"Kıyamıyorsun yani Esme'ne?"
"Hangi ana evladına kıymış?"
"Hiçbir ana." Saçlarımı kulağımın arkasına ittirirdim. "Başka bir şey var mı, gideyim mi ben?"
"Olursa söylerim, git sen."
"Tamam odamdayım."
Kalkıp çıkacakken: "Azıcık havalandır odanı da." dedi.
"Emredersiniz annecim!" Odama döndüğümde kendimi yatağa attım. Kitaba uzandı ellerim, vazgeçtim. Yüzüstü yattım sadece. Bunalmaktan ve meraktan ölebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler Kararır Mı?
SpiritualBu, ayrılığın yoruculuğunda güçlenen bir aşkın hikayesi.